24 Aralık 2009

Makalelerim

1-İYİ İNSAN MI? İYİ ANTRENÖR MÜ?

Bir takımın sevk ve idaresi,hem güzel hem de zor bir görevdir.Çünkü bir grupla ve dolayısıyla insanlarla uğraşmadır bu görev.Burada farklı karakterler içeren bir grubu başarıya ulaştırmak söz konusudur.Bu görevleri yaparken daima kamuoyunun önündesiniz.Bundan dolayı,eleştiriler söz konusudur.
Bu görevi yapanlar,eleştiriye açık olmak zorundadırlar.Ayrıca,radyo-televizyon ve basınımız bu görevi yaparken,genelde iyi,zaman zaman benim gibi biri çıkar olumsuz eleştirileri yapar.Ben bu konuda eleştirilerimi hiç çekinmeden de yaparım,çünkü,bu benim mesleğimdir.Sebebine gelince,bir kulübün ve takımın sevk ve idaresinde oluşan kötü gidişatın sorumlusu teknik direktör ise, kötü gidiş takımın çalışma ve çalıştırılmasından kaynaklanıyorsa,kimse kusura bakmazsın yazarım.
Bakın yıllardır profesyonel kulüplerimize gelen teknik direktörlerin yapmaları gereken ve görevleri olmasına rağmen,görevlerini layıkıyla yapmadıklarını,yapmamaları gerekenleri yaparak,gününü kurtarma ve alacaklarını alma gibi acizlikler içinde buldum onları genelde.
Takımlarımıza gelen ve genelde başarısız,bilgisiz ve yetersiz teknik direktörler,daima iyi bir insan ve efendi insan görüntüsünü vererek,duygu sömürüsü yapıp yumuşak tarafımızı kullandılar hep.Ben bugüne kadar gelen teknik direktörlerin,kulüplerimizde bir yapılanma,strateji ve çağdaş uygulamalar yaparak,bir şeyleri kazandırdıklarına şahit olmadım.Gelen teknik direktörlerin hiçbiri’nin ama hiçbiri’nin bir yıldız futbolcu yetiştirdiğini,yıldız futbolcularla ilgilendiklerini görmedim.Hiçbirinin kendi futbolcularının problemleri ile ilgilendiklerini,tam mesai yaptıklarını görmedim.Hiçbirinin antrenmanlarını bilimsel ve yaralı bir şekilde yaparak,sakat, hasta veya performansı düşen futbolcularla konuşarak onlara yardımcı olmak gibi,bir zahmete katlandıklarını duymadım ve görmedim.
Sadece bir iki saatlik antrenmanlarından sonra,kimin ne hali varsa görsün misali,ya bir idarecinin yanına veya basından arkadaş edinmiş birinin himayesin girerek zaman geçirmeye çalıştılar.
Bu nasıl bir mantık?Bir takımdaki sporcular böyle sahipsiz kalırsa ve antrenmanlardan sonra,futbolcuları başı boş bırakırsa,o takımda birliktelik,arkadaşlık,takım ruhu ve birbirine güven,uyum nasıl olsun.Böyle bir takım başarıyı nasıl yakalasın?Takımlarımızda bugüne kadar,başarılı futbolcularımız olmuyorsa,işte bu ve buna benzer nedenlerden kaynaklanmaktadır.
Bugün kulüplerimiz dışardan teknik direktör getirmiş ve samimi olarak söylüyorum ,şayet bir güvence verildiği takdirde,bir çok futbolcunun bu konuda dolduklarını ve hocalarının yetersizliğinden söz edeceklerdir.Ancak,yöneticilerimiz “yabancı hocadır” diye, “Ayıptır ve çok iyi insandır.” düşüncesiyle hareket ettikleri müddetçe,kulüplerimizde sağlıklı gelişmelerin,istikrarın ve verimin gelmesi de olanaksız olacaktır.
Yöneticilerimize şunu sormak istiyorum,getirdiğiniz antrenör iyi bir insan olduğu için mi,yoksa onun bilgisine güvenerek çok iyi bir antrenördür diye mi getirdiniz?Şayet iyi insan diye getirdiyseniz,bu memlekette çok daha iyi insanlarımız mevcuttur.Yok eğer iyi bir antrenör diye getirmişseniz,kusura bakmayın böyle antrenörlüğü yapacak kapasitede bir çok antrenörümüz de mevcuttur.
Bence çok yazık oluyor,emeğe,zamana,ekonomik güce ve bu anlamda düşüncelerimize…

2-GENÇLERİ SPOR YAPMAYA İNANMIŞ NESİLLER OALARAK YETİŞTİRELİM


Spor,insanın hayatında başarıyı belirlemede çok önemli bir yer tutar.Yeteneğini kullanarak,başarılı oldum mu diye düşünür.Ancak,yarışmalarda yenmek ve yenilmek bir madalyonun iki yüzü gibidir.Genç insanın yenmeyi ve yenilmeyi olgunlukla karşılaması,guru yada eziklik kompleksine kapılmaksızın kazanmayı ve kaybetmeyi de hazmedebilmesi gerekir.
Sporcu ayrıca,bütünleştirici,ruh ve fiziği geliştirici,rekabetçi,dayanışmacı ve kültürel bir olgudur.Sonuçları itibariyle,bu kadar yararlı olan sporun,yapabilmesi için,başta eğitim-öğretim ve tesis gerekmektedir.Çünkü,sporcu belirli kurallar altında araçlı veya araçsız,ferdi veya toplu olarak,kendini spora veren daha ileri bir aşamada sporu meslekleştiren,rekabetçi dayanışmacı ve kültürel bir olgu içinde yer alan,maddi ve manevi tatmin arayan sporun aktif elemanıdır.”spor yalnız beden yeteneğinin bir üstünlüğü sayılmaz,anlayış ve zeka,ahlak da bu işe yardım eder.Zeka ve kavrayışı geri olanlar,zeka ve kavrayışı yerinde olan da az kuvvetlilerle başa çıkamazlar.
Sporda dürüstlük,mertlik,objektiflik ve efendilik gibi vasıflar belirleyici rol oynar.Sporda başarı için,her vasıtayı meşru saymak mümkün değildir.Aksi takdirde spor amacından saptırılır.Çirkin ve toplumda huzuru bozucu bir rekabete yol açar.Seyirci ve taraftar kitlesini birbirlerine karşı düşmanlığa ve çatışmaya sevk eder.Hele hakem oyunları,şike ve teşvik primleri gibi masa başı pazarlıklar,spor ahlakını yıkar ve bu asıl uğraş ve amacı yozlaştırır.
Sporcuya,spor yöneticisine enek kadar,ahlak ve dürüstlükte gereklidir.Bu sebeple,gençleri çocukluk çağından itibaren sistemli ve bilimsel yöntemlerle ,fiziki ve ruhi bakımından sağlıklı,ömür boyu spor yapmaya inanmış nesiller olarak yetiştirmek gerekir.
Sonuç olarak,spor çok değerli bir kitle eğitim vasıtasıdır.Bugün gayet sporda kavgalar,tartaklanmalar,istenmeyen olaylar çıkıyorsa,bu bizim sporcularımıza verdiğimiz eğitimin de bir yetersizliğidir.Yöneticiler olarak mert ve dürüst davranmadığımız müddetçe de,seyirci ve taraftarları birbirlerine düşmanlığa ve çatışmaya hep sevk ederiz.Bugün şayet bu görüntüler içinde,sporumuzu seyrediyor ve bunun halkaları içinde kendimizi de buluyorsak,demek ki,eğitimi doğru vermemişiz ve bu yüzden de sporumuzu böylesine kaosa sürüklemiş olmaktayız.

3-SPOR YOLUYLA PAZARLAMA
Spor her zaman büyük kitlelerin ilgisini çeken bir olgudur. Bu kitlelerin fiili veya potansiyel tüketicilerden oluştuğu düşünülürse, spor yoluyla pazarlama faaliyetlerinin önemi de kolayca anlaşılır. Bu sebeple az harcamayla, çok sayıda tüketiciye ulaşmayı amaçlayan esnaf, tüccar ve iş adamlarımız sporu pazarlama amacıyla kullanmaya özen göstermelidirler. Bunun sebebi sporun diğer eğlence çeşitlerinin sahip olması esas özelliklerinden ikisine, sahip olmasıdır. Spor televizyonda ve mahalli gazetelerin spor sayfalarında geniş kitlelere hitap etmektedir. İkincisi ise sporun her zaman sürpriz bir şekilde bitmesidir.
Bugün birçok spor dalında, bir çok firma mal ve hizmetlerinin tanıtımını yapmaktadırlar. Ancak sporu tutundurma amaçlı kullanan işyerleri veya işletmelerin asıl amacı, mal ve hizmetlerin yanı sıra firmalarının tanıtımını yaparak, tüketicilerde uzun süreli oluşturmak çabası içindedirler. Peki bu anlayış çerçevesi içinde firma, kuruluş veya iş yerlerimiz ne yapıyor? Kesinlikle ilimizde 4 profesyonel maçlara gidiyorlar ve sporsever olarak seyrediyorlar. Ancak bu takımlarımıza bir forma reklamı vereceklerine habire duvar afişleri, el afişleri, eşantiyonlara milyonlarca, milyarlarca para harcıyorlar.Diğer bir yanda bir kulübümüze hem katkı hem de daha ucuz reklam yapma imkanı varken neden yapmıyorlar diye şaşırıyorum. Bu konuda bakın Galatasaray ve diğer bütün kulüplerimize her takımın göğsünde mutlaka bir firma, şirket veya bir ürünün reklamı var. Peki bunların hiç mi kafası çalışmıyor da reklam veriyorlar. Hem de bu reklamları vermede bir kıyasıya mücadele de vardır. Bakın takım formalarından öteye firmalar mal ve hizmetlerinin reklam kampanyalarında ünlü sporculardan faydalanmaları spor ve sporcuyla pazarlamayı buluşturan başka bir alternatif olarak televizyonlarda görmekteyiz. Yapılan araştırmalarda bu şekil reklamlarını kullananlar, kullanmayanlara oranla daha başarılı olduğu konusunda izlenimler elde edilmiştir. Spora dolaylı veya direkt olarak hizmet ederken karlarını da arttırmaktadırlar.
Şimdi soruyorum; Petrolspor da dahil olmak üzere kulüplerimizin formalarına, eşofmanlarına gerekirse kamp malzemelerine ve hatta şort ile tozluklarına reklam vermek çok mu kötü olacak? Yoksa hem reklamlarınızı ucuza yapmak ve binlerce kişinin seyrettiği bir müsabakada defalarca reklamınızı yapmış olmak daha iyi olmaz mı?
Hele bir kerecik olsun deneyin bakın, hem kulüplerimize katkınız olacak ve bu vesile ile ürününüzü de alıcı kitleyle buluşturmuş olacaksınız.
Ne dersiniz?
4-FUTBOLUMUZDAKİ GENEL ANARŞİ

Küfür, kavga, gürültü, kargaşa, kulüp kayırma vs…
Bunun yanında birçok tereddütlere düşen yöneticiler. Konuyu istismar edecek kadar sporu dedikodu merkezine çekenler ve ortada yine harap olup giden futbolumuz, ekonomik masraflarımız, kulüplerimiz , futbolcularımız…
Bu nedenlerin birikimi ile futbolumuz artık çok kötü bir isimle tarihe geçmek üzeredir. Geçmişin kıt imkan ve sporcu yokluğundan alınan başarılar bile bugünleri kurtaramaz. Bu anlayışın arkasına sığınmakta sporumuza sadece ölümünü daha hızlı hazırlayacak neden olur.
Çünkü artık sporumuzu, sporcumuzu, yönetici v kulüplerimizin otoriteye çok ihtiyacı olduğu bir dönemde, davaya basın dahi hiç kimsenin ağırlığını koymadığını, olaylar karşısında seyirci kalındığını üzülerek görmekteyiz. Kulüpler sporda sözünü geçiren bir kuruluş olma şansını yitirmeye başlamışlar. Sporda otoritenin olmadığı yerde spor anarşinin doğacağını da unutmamak gerekir.
Diğer bir yanda kulüp ve futbol takımlarımıza destek vermeden ve yardımlarımızı yapmadan sağda, solda çığırtkanlık yaparak müsabakalara bilet kesmeden seyretme tenezzülünde bulunuluyor. Kurnazca ve yüzsüz bir şekilde protokol tribününe girmeye çalışmak spora hiçbir katkısı olamayan, yetki ve hatta hakkı olmayan bir sürü insanın hınca hınç dolmasıyla protokolde bulunanları tanımayan ve elindeki listeyi kanun gibi görüp, kimin kim olduğunu bilmeden ve konuyu izah etmeye çalışanı dinlemeden “yasaktır” kelimesine abone olmuş görevlilere, tribüne girecek ve protokolde oturacakların isim listesi haricinde ilgi alakası olmayan şahıslarla doldurmak basın diye elinde bir fotoğraf makinesiyle sahaya bir gazetede serbestçe giriliyor. Kimin basın olup olmadığı belli olmuyor. Ayrıca basın diye sahaya girip hakem kararlarına alenen küfür etmek, sahaya tribünlerden taş veya benzeri cisimleri atarak rakip takım takım futbolcularına küfür etmeyi bir zevk edinerek taşkınlık ve anlamsız sözler sarf ederek, sahaya çıkmış futbolcuların profesyonelliği bir şarlatanlığa çevirerek, sahada adeta palyaçoluğu sergileyen bir anlayıştı…Protokol tribününde takımını seyreden idarecinin bir kahramanlık psikozu içinde ayağı kalkıp küfretmesi hakem kararlarına kötü söz ve laflarla bağırarak tepki göstermediğini göstermiş gibi tavırlar takınmak. Bunun yanında takımlarını hiçbir zaman objektif olarak gözlemleyip psikolojik olarak sahadaki futbolcuların mücadele ve kendilerinden beklenenleri gözlemledikçe bu hareket ve oluşumlar sporumuzu hep yaralayacak ve hasta adam olmasına devamlı neden olacaktır. Bu nedenler ise;henüz futbola bile yeni başlamış veya başlayan gencecik çocuklarımızın bile beyninde kötü izler yapmaya da devam edecektir. Hele hele saha içinde bulunan görevli, basın, idareci, masör, yedek oyuncular, antrenör ve sahada mücadele görüntüsü içindeki futbolcuların bir kahramanlık psikozu içinde hakeme rakibe saldırmak, sataşmak ve rakip takımın yedek kulübesine saldırmayı marifet haline getirerek centilmenliğe ve profesyonellik anlayışına sığmayan her türlü örneklemelerle bunu çoğaltmak ta mümkündür. Ancak kulüp takımlarımıza mutlaka yardım ve destek sağlamayı, maddi manevi açıdan üstümüze düşeni yapmalıyız. Ve eğer gerçekten takımlarımızın başarılı olmasını da istiyorsak, bir paket sigara ücreti kadar olan bir bileti de keserek destek olacağımıza köstek oluyoruz. Bırakalım artık her şeyi uzmanına, yetkilisine, görevlisine, taraftar olarak üstümüze düşeni yapalım. Şayet gelişmeleri beğenmiyorsak ise de kamuoyu oluşturalım, medeni ölçüler içerisinde protesto ederek veya basın yoluyla şikayetlerimizi dile getirelim. Şunu da kesinlikle bilmeliyiz ki protokol türbini hatır, gönül ve gösteriş yeri değil. Orası sporumuza hizmet ve katkıları olanları ile yetkilerin müsabakaları rahatça izleyebilecekleri özel bir yerdir. Hele hele o türbinde bağırmak, çağırmak ve küfür etmek yanlıştır. Orası sporumuzun aynası olmalı, oranın ismi gibi bir şerefi ve özelliği olmalıdır. Oraya sivrisinek misali girmeye çalışanların veya girip sporumuza kötü örnek olanların yeri değildir. Çünkü sporumuza fair-play yani centilmenlik olayını aşılayan ve bunu seyircinin gözlemesiyle olgunluğa yardımcı olan bir yer olmalıdır. Bu konularda saha ve stat görevlilerimizi eğitmek, işlerine müdahale edilmeyecek bir anlayışı getirtmek ve oturtmak lazım. Bu görevlilerden mutlaka nazik, kibar, anlayışlı ve talimatlara kesinlikle bağlı olmaları lazım. Biletsiz, protokol türbinine listede ismi olmayan (listede doğru isimler olmalı) giriş kartı olmayanları kesinlikle içeriye almamaları gerekir. Yani beleşçiliğe son verilerek ve bu konuda kulüplerimizin ekonomik kayıpları da önlenmiş olacak.
Dileğim geçen yıllarda gözlemlediğim bu yanlış olayların ve uygulamaların 2009-2010 sezonunda olmamamsı ve tekrarlanmaması dileğiyle…

5-HAKEM
Bugün İlimizde,her maç sonrası hakemler hakkında “bilir-bilmez” konuşma modası oldukça cansıkıcı bir hale dönüştü.
Kaybedilen bir derbi veya sıradan bir maç sonrasında,yönetici,antrenör veya futbolcu kendi ekibinin hata ve yanlışlarına ayna tutmadan ağızlarına geleni söylemeleri,hangi insaf ölçüsüne sığmaktadır.Bu sorumsuz laf kalabalığı,ilimizde zaten futbol bilgisi kısırlığı içinde yaşayan seyirciyi “ters motive etmek ve “tahrik ” değil de nedir.
Bugün hakemler derneği başkanı ve yönetiminin,sevgilerle,tutkularla filizlendirmeye çalıştıkları,Batman futbol hakemliğinin,her aşamada kırılan,kopartılan,tartaklanan ve binbir eleştiri ile yerden yere vurulmaya mahkum edilen güzelliği yaşatabilme yolundaki tüm uğraşlarımızın amacı,çağdaş bir anlayışa ulaşacağı umudunu artıran çabaları kadar,çok çaba gösterilmesinin,toplumsal ve hatta Batmanlılık görevi olmasına inanmaktayım.
Çağdaş boyutlarda anlaşılması gereken,futbol hakemliliğinin sosyal bir seviyeye getirilmesinde,yalnızca futbol hakemlerinin vereceği uğraşların yeterli olamayacağı,toplumsal bir uyanışın başlatılmasında,fert olarak pek çok görevlerimizin bulunduğuna inanmaktayım.
Sadece,hakem camiası ve hakem grupları içinde yorumlanan futbol oyun kurallarının,bu grubun dışında yaygınlaştırarak,semt sahalarında,taştan kalelerde top oynamaya çalışan genç kuşaklara kadar iletilmesiyle,birleştirici bir futbol kültürü oluşturulmasının gelecekte,Batman futbolu ile Batman futbol hakemliğini modern olgulara taşıyacağı inancındayım.
Bununla birlikte,hakem adaylarının kesinlikle futbol oynamış,oynadığı dönemlerde ahlakı,kişiliği ve yetenekli olmalarında fayda vardır.Bu denli futbolcuların futbolu bıraktıklarında Hakem derneğimizin bunları hakemliğe kazandırmalıdırlar.
Yoksa,hakemlerimiz belki teorik olarak iyi olabilirler,fakat pratik uygulamada hep yanlış yapmaya devam etme gibi bir şansızlıkları olacaktır.

6-ÇAĞDAŞ ANTRENÖR
Bir antrenör kesinlikle tam mesai yapmalı. Sadece antrenmanlara çıkıp futbolcularına antrenmanları yaptırmakla bu iş olmaz. Her şeyden önce antrenörün futbolcusunun yetenek durumunu, eğitim seviyesini, genel durumunu, spor bilgisini, zeka ve tekniğini kullanma maharetini psikolojik durumunu, fizyo-anatomik yapısını, ahlakını, yapıcılığını, olumlu ve olumsuz yönlerini çok iyi tanıyıp bilmesi gerekir.
Bir antrenör olarak, futbolcularına güzeli doğruyu öğretmeli daima güven vererek ona dürüstlüğü aşılamalıdır. Devamlı doğru konuşmalı ve doğu hareket etmelidir. Futbolcusuna belli etmiyorsa da sevmeli ve onları haklı oldukları konuda korumalıdır.
Daima bu işin bir ekip, grup ve takım işi olduğuna inanmalı ve bu yönde futbolcularını görevliler konusunda uyarıp onlara gereken bilinci vermelidir.
Futbolcularını sakatlık ve hastalık durumlarında yalnız bırakmamalı onlara, ilgi göstermeli, destek olmalı ve daima moral verip gerekenlerin zamanında ve yerinde yapılmasına çalışılmalıdır.
Futbolcularının bilgi eksikliklerini çeşitli eğitim toplantılarını yaparak gidermeli,rahat bir ortam yaratarak,dersler vererek,zihinsel düşüncelerinin daima olumlu gelişmeler gösterecek şekilde bazen karşılıklı konuşarak, bazen de futbolcularının görüşlerini alarak onları dinlemelidir.
Ben değil, biz dinamiğinin tüm futbolcularının hafızalarına değerli bir düşünce olarak yerleştirmeye çalışmalıdır.
Antrenör takım içindeki hizipleri, huzursuzlukları, çıkar ve diğer çatışmaları ortadan kaldırması gerekir. Elindeki mevcut kadronun kapasitelerini bilmeli ve bu eksikliklerin giderilmesine süratle çalışmalı ve gerçekler doğrultusunda elindeki öncelikli kapasiteleri sahaya sürmeli, sistem ve oyun anlayışı planına göre taktiklerini vermelidir.
Daima futbolcularının seviyesine inerek, onların eğitim ve spor kültürlerini unutmadan yapabilecekleri görevleri kapasiteleri doğrultusunda vermelidir. Bu konuda yetenekli; fakat eksiklikleri olan futbolcularla özel antrenmanları muhakkak yapmalıdır.
Bulunduğu kulübün altyapısı ile çok yakından ilgilenmeli ve alt yapı eksikliklerini gördüğü anda, el atmalı ve gidermesine çalışmalıdır.
Altyapı antrenörüyle ilgilenmeli ona, yardımcı olmalı,onun eksik ve hatalı yönlerini gidermeli ve tüm sorunların çözümcüsü olarak hareket etmelidir.
Bulunduğu ilin bütün antrenörleriyle kontak kurup, il düzeyinin futbolunu, takımların durumunu ve daha doğrusu futbol ve spor genellemesi içinde bilimsel bilgi alış verişinde bulunmalıdır. Halka basın yoluyla da olsa güven verecek şekilde konuşmalı, başarı ve başarısızlıklarda öz eleştirisini mutlaka yapmalıdır. Arada bir basınla toplantılar yaparak yemekler yiyerek basınla ,mutlaka demokratik ölçülerde ve samimi bir şekilde tartışmalı ve basının sorunlarına da samimi cevaplar vererek, sorunlara çözüm getirici anlayışının tespitini ortak düşünecek şekilde de hareket etmelidir.
Futbolcularına bir baba şefkati, bir ağabey, bir dost ve bir hoca olarak yaklaşmalı, daima futbolcu ve antrenör arasındaki çizginin mesafesini korumayı, saygı ve sevgi ölçeğinde yapmalıdır.
Verdiği cezaları da mantıklı, adil ve dürüstçe vermelidir. Ve cezayı alan futbolcunun kesinlikle cezayı hak ettiğini kabul edecek anlayışta olmasına dikkat etmelidir. Soğuk, kaprisli, kendini beğenmiş, ilgisiz, dengesiz, güvensiz, katı geveze, bencil, yalancı ve korkak olmamalıdır. Ancak antrenörlük işini sevmek ve çağdaş futbolun düşüncelerini içinde hissetmekle gerçekleşir. Başarının bir tarihi yoktur. Başarı daima düşünceden erken belli olan ve devamlılığı olan bir olaydır…Başarılı olmak ise belki bir şans, tesadüf ve gerçekten başarı kişinin bilgi,beceri ve yetenekleriyle perçinleşmiş olarak gerçekleşebilir. Bu amaçla başarılı olmayı yarınlarda aramamızda bir hayalden öteye gitmez. Bu düşünceyi güne taşıyarak, avunarak ve bunu bir referans içinde değerlendirmek bizi hüsrana itecektir. Bu da zaman kaybı, ekonomik masraflar ve insan gücümüzün kaybından üzülmekten ve rahatsız olmaktan öteye gitmeyecektir.
Toplum olarak amatör ve profesyonel takımlarımızın başına getirilecek bütün antrenörlerden yönetim olarak basın ve spor kamuoyu olarak, çağdaş antrenörlerin takımlarımızın başına gelmelerini sağlayalım, bu güne kadarki yanlış seçimlere dur diyelim.

7-FUTBOLUMUZDAKİ GENEL ANARŞİ

Küfür, kavga, gürültü, kargaşa, kulüp kayırma vs…
Bunun yanında birçok tereddütlere düşen yöneticiler. Konuyu istismar edecek kadar sporu dedikodu merkezine çekenler ve ortada yine harap olup giden futbolumuz, ekonomik masraflarımız, kulüplerimiz , futbolcularımız…
Bu nedenlerin birikimi ile futbolumuz artık çok kötü bir isimle tarihe geçmek üzeredir. Geçmişin kıt imkan ve sporcu yokluğundan alınan başarılar bile bugünleri kurtaramaz. Bu anlayışın arkasına sığınmakta sporumuza sadece ölümünü daha hızlı hazırlayacak neden olur.
Çünkü artık sporumuzu, sporcumuzu, yönetici v kulüplerimizin otoriteye çok ihtiyacı olduğu bir dönemde, davaya basın dahi hiç kimsenin ağırlığını koymadığını, olaylar karşısında seyirci kalındığını üzülerek görmekteyiz. Kulüpler sporda sözünü geçiren bir kuruluş olma şansını yitirmeye başlamışlar. Sporda otoritenin olmadığı yerde spor anarşinin doğacağını da unutmamak gerekir.
Diğer bir yanda kulüp ve futbol takımlarımıza destek vermeden ve yardımlarımızı yapmadan sağda, solda çığırtkanlık yaparak müsabakalara bilet kesmeden seyretme tenezzülünde bulunuluyor. Kurnazca ve yüzsüz bir şekilde protokol tribününe girmeye çalışmak spora hiçbir katkısı olamayan, yetki ve hatta hakkı olmayan bir sürü insanın hınca hınç dolmasıyla protokolde bulunanları tanımayan ve elindeki listeyi kanun gibi görüp, kimin kim olduğunu bilmeden ve konuyu izah etmeye çalışanı dinlemeden “yasaktır” kelimesine abone olmuş görevlilere, tribüne girecek ve protokolde oturacakların isim listesi haricinde ilgi alakası olmayan şahıslarla doldurmak basın diye elinde bir fotoğraf makinesiyle sahaya bir gazetede serbestçe giriliyor. Kimin basın olup olmadığı belli olmuyor. Ayrıca basın diye sahaya girip hakem kararlarına alenen küfür etmek, sahaya tribünlerden taş veya benzeri cisimleri atarak rakip takım takım futbolcularına küfür etmeyi bir zevk edinerek taşkınlık ve anlamsız sözler sarf ederek, sahaya çıkmış futbolcuların profesyonelliği bir şarlatanlığa çevirerek, sahada adeta palyaçoluğu sergileyen bir anlayıştı…Protokol tribününde takımını seyreden idarecinin bir kahramanlık psikozu içinde ayağı kalkıp küfretmesi hakem kararlarına kötü söz ve laflarla bağırarak tepki göstermediğini göstermiş gibi tavırlar takınmak. Bunun yanında takımlarını hiçbir zaman objektif olarak gözlemleyip psikolojik olarak sahadaki futbolcuların mücadele ve kendilerinden beklenenleri gözlemledikçe bu hareket ve oluşumlar sporumuzu hep yaralayacak ve hasta adam olmasına devamlı neden olacaktır. Bu nedenler ise;henüz futbola bile yeni başlamış veya başlayan gencecik çocuklarımızın bile beyninde kötü izler yapmaya da devam edecektir. Hele hele saha içinde bulunan görevli, basın, idareci, masör, yedek oyuncular, antrenör ve sahada mücadele görüntüsü içindeki futbolcuların bir kahramanlık psikozu içinde hakeme rakibe saldırmak, sataşmak ve rakip takımın yedek kulübesine saldırmayı marifet haline getirerek centilmenliğe ve profesyonellik anlayışına sığmayan her türlü örneklemelerle bunu çoğaltmak ta mümkündür. Ancak kulüp takımlarımıza mutlaka yardım ve destek sağlamayı, maddi manevi açıdan üstümüze düşeni yapmalıyız. Ve eğer gerçekten takımlarımızın başarılı olmasını da istiyorsak, bir paket sigara ücreti kadar olan bir bileti de keserek destek olacağımıza köstek oluyoruz. Bırakalım artık her şeyi uzmanına, yetkilisine, görevlisine, taraftar olarak üstümüze düşeni yapalım. Şayet gelişmeleri beğenmiyorsak ise de kamuoyu oluşturalım, medeni ölçüler içerisinde protesto ederek veya basın yoluyla şikayetlerimizi dile getirelim. Şunu da kesinlikle bilmeliyiz ki protokol türbini hatır, gönül ve gösteriş yeri değil. Orası sporumuza hizmet ve katkıları olanları ile yetkilerin müsabakaları rahatça izleyebilecekleri özel bir yerdir. Hele hele o türbinde bağırmak, çağırmak ve küfür etmek yanlıştır. Orası sporumuzun aynası olmalı, oranın ismi gibi bir şerefi ve özelliği olmalıdır. Oraya sivrisinek misali girmeye çalışanların veya girip sporumuza kötü örnek olanların yeri değildir. Çünkü sporumuza fair-play yani centilmenlik olayını aşılayan ve bunu seyircinin gözlemesiyle olgunluğa yardımcı olan bir yer olmalıdır. Bu konularda saha ve stat görevlilerimizi eğitmek, işlerine müdahale edilmeyecek bir anlayışı getirtmek ve oturtmak lazım. Bu görevlilerden mutlaka nazik, kibar, anlayışlı ve talimatlara kesinlikle bağlı olmaları lazım. Biletsiz, protokol türbinine listede ismi olmayan (listede doğru isimler olmalı) giriş kartı olmayanları kesinlikle içeriye almamaları gerekir. Yani beleşçiliğe son verilerek ve bu konuda kulüplerimizin ekonomik kayıpları da önlenmiş olacak.
Dileğim geçen yıllarda gözlemlediğim bu yanlış olayların ve uygulamaların 2009-2010 sezonunda olmamamsı ve tekrarlanmaması dileğiyle…

8-GENÇ YETENEKLERİN KAYBOLMASI

Genç ve yetenekli olarak kabul edebilecek kadar iyi olan genç oyuncular,profesyonel takımlarımızda oynadıklarında,mutlaka vasatın üzerinde bir performans göstermeleri gerekir.Bu genç ve yetenekli yıldızlar,çeşitli mesafelerde isabetli paslar verebilmeli,çeşitli açılardan top alarak mükemmel kontrol edebilmeli,topu çeşitli yükseklik ve süratle alabilmesi ve rakibi üzerine çekip,aynı yeteneklerini sahanın her yerinde gösterebilmelidir.İyi teknik ve yeteneklerin yanı sıra,iyi bir oyuncunun süratli ve seri hareket kabiliyetine sahip olması gerekir.Hareket sürati şüphesiz ki,bir oyuncuya belirgin avantajlar sağlar.Ancak,düşünme ve karar verebilme de aynı derecede önemlidir.
Genç bir oyuncunun,davranışlarının doğru olması gerekir.Müstakbel yıldızların çoğu sadece,davranışları yanlış olduğu için,zirveye çıkmayı başaramamaktadırlar.Genç bir oyuncu oynayabilmeli ve gerçek futbol anlayışı içinde,profesyonellikte kendi yeteneklerini % 100 kullanmasını bilmelidir.Bu konuda hırs da çok önemlidir ve bu hırstan mahrum olan herhangi bir oyuncu,futbol geleceğine büyük zararlar verecektir.
Genç ve yetenekli oyuncuları çalıştırmakta sorumlu olan,her çalıştırıcının amacı ve ilkeleri üç önemli konuya çevrilmelidir.Önce çalıştırıcının bu gençlerin sahip olduğu yetenekleri geliştirmeye çalışması gerekir.Bir genç ne kadar iyi olursa olsun,yeteneklerinin geliştirilmesi çok önemlidir. Çalışmalarla tekrar metoduyla egzersizlerle bir araya geldiğinde,yetenekleri de olumlu yönde gelişecektir.Bu oyuncuları geliştirmek için,çok zamana ve sabırla çalıştırmaya ihtiyaç vardır.Bunun içinde olsa gerekli zamanı onlara ayırmak mecburiyeti vardır.
Çünkü,bu yetenekler amaçlarını gerçekleştirmek için,nasıl bir iş yapmaları gerektiğini bilmek isteyeceklerdir.Bunu da izah edebilmek için,çok uzun yazma gereğim olacak.Bunu için sadece yeteneklerini bilmek,geliştirmek,çok zaman ayırmak ve sabırlı olmağa rehberlik ederek,onları kazanabileceğimizi şu an söylemek istedim.


9-HAZIMSIZLIK VAR


Siyasette,sanatta ve sporda,ben içindeyim yapıyorum veya ben oynadım demekle olmuyor.Belki bunlar ilgisizlere karşı bir avantaj olabilir,fakat bunlar yetmez.
Düşünerek yaşadığımız ve yaşamadıklarımızı düşünmediğimiz için, birikimlerimizi değerlendiremiyoruz.Başta söylediğim gibi,siyasette , sanatta ve sporda da bu böyledir.
Çünkü,bugünlerde geçmiş ile ilgili palavralar var,fakat çok önemli ve değerli doğrular da var.Geçmişte yaşanan olayları sıradanmış gibi görme zevkini tadamayanlar hatırlamaz ve bilmezler.İnsan düşündüğü şeyi önemser,önemsemediği şeyi hatırlamaz anacak,hatırladığı şeyleri süzüp “birikimini” oluşturur.
Oyunculuğun,yazarlığın,taraftarlığın,seçiciliğin,yöneticiliğin,üretmenin,paylaşmanın,bütünleşmenin,güzelliğin,güçlülüğün,dengenin,ahengin ve tek kelimeyle mutluluğun birikimidir.
Seçkin futbol adamlarından olan,sporda duayen biri şöyle der; futbol ayakla oynanır,ama ayaklara beyin hükmetmezse,eğitimi bu yönde yapılmazsa,herkes arsa ve sokak topu seviyesinde kalır,futbolun değil? Bu da yetmez,ayaklarına beyninle,ruhunla hükmetmeden bu iş olmaz.Bir takımda mutlaka futbolculardan birkaçı,takımın beynini ve ruhunu oluşturacak önderlik vasıflarına sahip olmalıdır.
Bunlar futbolun gerçekleri ve bu gerçekleri,spor kamuoyuna yansıtacak olan spor basını ise,rekabeti düşmanlığa dönüştürecek kışkırtmalarla ve futbol oyunu adına “ derya içinde yaşayıp deryayı bilmeyen mahiler” durumundaki bihaberlerin düşüncesizliklerini allayıp-pullayıp fasa fisolar la uğraşıyor.
Bugün ilimizde spor ve futbol ile ilgili bilgisizlikten,düşüncesizlikten doğan bir gaflet var.O gafletten doğan bir hazımsızlık yıllardır yaşanıyor.Bugün Petrolspor,Belediye,Karşıyaka ve hatta bütün amatörspor kulüpleri üzerinde iyi düşünülmeli.İlimizde futbolun gelişmesi için,neler yapılması gerektiğinin sonuçları oradan çıkarılmalıdır.Genel bir gelişimin yapıcı hale getireceği iç rekabet yaratmalı,dostluğun,bilginin hakim olduğu ortamı yaratmalı ve Batman kazanmalıdır.
Dışarıya bedava oyuncu verip,dışardan milyarlarca parayla emekli veya beyni ayaklarına hükmetmeyen,ruhuyla oynayamayan vasat futbolcuları alma çıkmazından kurtulmak istiyor,fanatizmlerin karanlığına gömülüp kalmak istemiyorsak;Birikimi,tecrübesi ve futbol bilgisi olanları takımlarımızın başlarına getirmeliyiz.
Çünkü,aklın yolu birdir ve tek çıkar yol da budur.

10-İŞTE HEPSİ BU


Benim bilgim kendi başına bir şeydir.Gazete sayfalarını iş olsun diye doldurmak için yazmıyorum.Kendi bilgim ve yazılarımı bazılarına karşı bir savunma ve saldırı aracı olarak kullanmıyorum.Hatta benim yazılarımın çoğu ile aynı anda okunup karar verilmez.Önce beni tanımak gerekir.Ve benim kim olduğumu,bugüne kadar nelerle karşılaştığımı ve batman futboluna neleri kazandırdığımı,Batmanlı gençlerin yetişmeleri için,ne fedakarlıklar yaptığımı çok iyi bilinmesi gerek.İşte beni bu anlamda tanıyan ve bilenler bu özelliğimi de kavramış olurlar.Ancak kendimi kimseye beğendirmek gibi bir derdim de yok.
Yıllarca sporla iç içe yaşamış biri olarak,yılların vermiş olduğu birikim,bilgi ve tecrübelerimi ; siz okurlarıma aktarmak,doğru bildiğim,yararlı gördüğüm veya hatalı bulduğum her konuyu hiç kimseden çekinmeden,korkmadan,yarın bu yazdıklarım bana ve menfaatlerime dokunur diye,bir korkum veya çıkar beklentim olmadan özgürce yazı yazıyorum.
Ben bugüne kadar futbola verdiğim ömrümün içinde,kimseye gebe olmadım.Bazıları gibi küçücük bir menfaat için susmadım.Gücüm ve imkanlarımın ölçüsünde hep yanlışın ve Batman sporuna zarar verenlerin karşısında oldum.
Ancak,beni tanıyıp bu yazılarımı okuyanlar,belki de işte bu yüzden antrenörlük yapmadığımı söyleyebilirler.Belki de bugün hocaların hocası olmam gerçeği göz ardı edebilir.
Fakat,ben hiçbir zaman maddiyat için ne sporumu,ne takımımı,ne de antrenörlük karakterimi sattım.Evvel Allah bu konuda hiç kimseye bir diyet borcum da yok.
Ben şayet bugünkü konumumda kaybetmiş olarak gözüküyorsam,bu benim kaybettiğimi değil de,Batmanın gençleri,kulüpleri ve futbolu ile kaybettiği anlamına gelir.Çünkü,beni anlamak ve tanımak için,spor tarihimize dalmak gerekecek.Hangi ortamda ve hangi sıkıntılar,yokluklar içinde ne mucizeler yarattığımı herkes görecektir.Tabi ki,objektif bir anlayış ve bakışla bakılırsa..
Evet ne diyordum,ben kesinlikle kendimi başkalarına beğendirmek gibi bir saplantıda değilim..
İşte hepsi bu…

11-KAYBOLAN YETENEKLER

Futbolumuzda tükenen kabiliyetli futbolcuların neden olduğu bazı gerçeklere bugünkü yazımda parmak basmak istiyorum.
Ancak bugün yetenekli futbolcu ve adayları yoktur da demiyorum. Çünkü birçok bölgemizde ve izlediğim kadarıyla bizim yöremizdeki insanlarda bambaşka şeyleri gördüm. Başka yörenin gençlerinde olmayan birçok özellik bizim gençlerde mevcut. Bu gençlerimiz , hırslı,azimli, formasına ve takımına gelecek yanlışları gurur meselesi yapabilecek kadar özverili ve fedakardır. Bu özellikteki yetenekler genelde bizim bölgemize ait bir değer olarak görüyorum.
Ancak anlatmak istediğim konu bu değil? Bizdeki yetenekli gençlerimizin daha parlamadan kayboluşunu ihmalkar ve vurdumduymazlığımızdan kaynaklandığını yazmak istiyorum.
Geçmişte bir tek Petrol spor kulübümüz futbolcusuna para veriyordu. Her futbolcunun dolayısıyla tek rüyası bu takıma girmekti. Ancak petrol spor kulübümüzün tek önem verdiği olay sporcu ahlakı idi, ne kadar yetenekli ve yıldız bile olsa, ahlakı spor ahlakı ile bağdaşmadığı zaman kesinlikle formasını o kişiye giydirmezdi. Geçmişte basın, radyo, televizyon gibi kuruluşlar bugünkü gibi spora gerekli önemi vermiyordu. Amatör spor kulüplerimize hiç kimse kuruş katkıda bulunmazdı. Kulüpler bir formayı en az dört beş sene giyerlerdi. Kısacası geçmiş ile bugünkü olanakları mukayese bile edemeyiz. Ancak seksenli yıllarda yetişen ahlaklı ve yetenekli futbolcuların günümüzde çok arandığı geçeğini vurgulamak istiyorum.
Bu kaybolan gençlerimizin ve bugünlerde yansımasının nedeni ise Petrol spor kulübümüzdür. Futbol adına ilk talihsizlik olayı 1977 yılının son gecesinde Türkiye kupasında çeyrek finale gelmiş bu kulübümüzün kapanma emrini veren zamanın Bölge Müdüründen kaynaklanmaktaydı. Kulüp kapandıktan sonra umutlarını buna bağlayan birçok yetenekli futbolcu adaylarımız umutsuzluğa kapıldılar ve ister istemez futboldan kopmaya başladılar. Hani deyim yerindeyse bir çuval inciri berbat ettik. 1978-1980 yılları arasında futbolumuz ve futbolcularımız oturmuş ve alışagelmiş düzenimiz birden bire kayboldu. Ve umutlar söndü.
1980 yılında tekrar kurulan petrol spor kulübümüz ve bununla birlikte şahsımla oluşturulan ilk altyapı atağı ile bu kaybolan yetenekli gençlerimizi sağlıklı ve bilinçli bir şekilde elde etmek için bir başlangıç olarak hareket ettik. Tabi yıllar ilerledikçe profesyonel ligle nüfus artışı, kulüplerin sayı olarak çoğalması ve bugün 4 profesyonel takıma kadar ulaşmamız sonucu doğan ihtiyaca 1990 sonrası cevap vermediğimizden kaynaklanıyor.
Bugün takımlarımızın çoğunda birçok yabancı futbolcuya ve futbolu bırakma aşamasına gelmiş yerli futbolcularımıza dört elle sarılmaktayız. Bugün futbolu bırakacak fizyolojik ve yaşlı olarak oynayan bu futbolcularımız seneye futbolu bırakırlarsa ne olacak profesyonel futbolcularımızın hali diye düşünüyorum.
Petrol spor’da altyapı yok, Belediye’de var ise de birçok gereksinimleri mevcut. Karşıyaka altyapı oluşturmuş ama onun da Belediye gibi tartışılacak birçok yönü mevcut., Demir spor ise henüz 3.lig ile yeni tanıştı ve o da bu yıl ligde kalmaya çalışmakta haklı olarak. Diğer bütün amatör kulüplerimiz ise alt yapıyla en ufak ilgileri yok.
Şimdi soruyorum yakın bir gelecekte profesyonel futbol takımlarımızın formasını dışardan transfer edeceğimiz futbolculara teslim edersek suç kimde acaba diye düşünebiliyor muyuz? Bugünkü gidişatta gelecekte takımlarımızda yerli futbolcuyu sahalarımızda göremezsek hiç kimse şaşırmasın.
İşte nedenleri ve işte futbol adına kendi çocuğumuza verdiğimiz değer ortadadır. Ekonomik gücümüzü hep transfer ettiğimiz ve özellikleri bakımından gençlerimizden üstün olmayan futbolculara bankör olarak harcamaya devam ettikçe gün gelir spor tarihi önünde bunun hesabını da bazılarımız elbette vereceğiz diyorum.


12-KENDİ İNSANINIZA GÜVENİN

Başkalarının gücüyle başarılarda hava atmak,ne ilimizin sporda verimliliğine,ne de kulüplerimizin istikrarlılığına ne de futbolcularımızın yetişip başarılı olmalarına bir yarar sağlamaz.Ancak,günlük başarıların peşinden koşup,sadece kısa bir sürede elde edileceği rantı düşünen yöneticilerin keselerini doldurmaya yarar
Bakın bu konuda FİFA icra kurulu üyesi ve bir zamanların Fransa futbol takımının kaptanı ve efsanevi futbolcusu Platini,”Tercihiniz yerli olsun”diyor” , Kendi insanınıza güvenin diyor.Ayrıca,Ülke futbolunun her şeyin üstünde tutulması gerektiğini belirten platini,Türk takımlarının yabancılarla oynayıp Milli takımı bitirmesini mi,yoksa,Türk çocuklarıyla oynayıp,Milli takımınızın yükselmesini mi istersiniz?Evet kendi insanınıza güvenin.Futbolcularımızın neler yapabileceğini,A Milli takım ve G.Saray’da gençleriniz gösterdi.Yabancı antrenöre kesinlikle karşı çıkın,Teknik direktör olabilir,ancak eğitilme şartını koşun “ diye konuştu.
Bu gerçekler ışığında kendimize dönersek,Petrolsporumuzun da kadrosunu hemen hemen yabancılarla doldurmuş durumda olduğunu görüyoruz.Yerli ve yetenekli birkaç futbolcusu bulunuyordu,onları da kapı dışarı etmiş.Hemen her yıl kamuoyundan çekinen yönetim,formalite olsun diye,bir iki amatör genci profesyonel takıma alıyor ve yine kısa bir süre sonra yetersiz,uyumsuz ve tecrübe kazanması için,başka kulüplerde oynaması için serbest bıraktık diyorlar.Elbetteki yönetim yerli futbolcuyu kazanmak ve uğraşmak yerine,yabancı futbolcuya aracını,amaca daha kolay dönüştürdüğünden,neden yerli futbolcuyla uğraşsın ki,Şayet amaç ile araç arasındaki kazançlarını bir yerli duysa,Batman kamuoyu hemen duyacak diye,neden çıkarlarını riske atsınlar ki.
İşte bu anlayış ve bu hovardalıkla hem şirketin hem de kulübün gelirleri oluk gibi harcanıyor.Belki bu anlayış ve politikalarla birkaç yıl pembe tablolar ve bu tabloların vereceği play-Of ve 1.lig iddiaları sürecek.Ancak,birkaç yıl sonra 3.lige dönüş kaçınılmaz olacaktır.
TPAO’da ayyuka ya çıkan yolsuzluk ve küçülme operasyonları yüzünden,petrolspor kulübü de nasibini almış bulunacaktır.Başa gelecek Genel Müdür ve Bölge Müdürleri geçmişe göre,böyle bol paralı ve transfer harcamalarını yapacak imkanları da bulamayacaktır.Sonuç,işte o zaman yönetimde bulunanlar altyapı çığırtkanlığını,bası ise yerli futbolculara değer verilmesi gerektiğini yazmaya çalışacaklardır.
Yani bugüne kadar,yabancı futbolcu ve teknik adamla pembe hayallerle uyutulan spor kamuoyu,uyandığında enkaza dönmüş bir altyapı ve mumla aranıp bulunamayan yetenekli futbolcuların bulunamayışı karşısında,hem korkuya kapılacak hem de futbolumuzun bir kaosa girdiğine şahit olacaklardır.
Sonuç olarak; kesin olan bir şey vardır.geleceğin sporcusu hem ucuz olamayacak,hem de kaliteli sporcunun sağlanması çok kolay olmayacaktır.Bolluğun,ucuz sporcunun o altın çağı artık bitmiş olacaktır.
Bizler o gün istemezsek bile,takımlarımızı,kulüplerimizi,antrenörlerimizi ve yöneticilerimizi,bu gerçeğe uydurmak zorunda kalacağız.


13-ÇOKTA BİR ŞEY İSTEMİYORUM

Bugünkü yazımda spor hayatım boyunca,düşündüğüm ve gerçekleşmesini hep hayal ettiğim tabloyu yazmak istedim.
Petrolspor kulübümüzün mükemmel bir altyapısının olduğunu,altyapı tesislerinin pırıl pırıl,gençlerin çim sahalarda çalışmalarını zevk ve neşe içinde yaptıklarını görmek,altyapıdan her yıl enaz 2-3 futbolcunun 2.lig takımına transfer olduklarını,Petrolspor profesyonel takımının1.lig’e terfi olduğunu ve yerli futbolcuların çoğunluğu oluşturduğu bu takımımızın bizleri gururla temsil ettiğini görmek.
Karşıyaka,Belediye ve Demirspor profesyonel takımlarımızın gelir kaynakları arttırmış,altyapılarına ciddi önem vermiş ve transfer yerine,kendi altyapılarında yetişen futbolcularla ligte mücadele etmelerini,yıldız futbolcularını dışarıya transfer ederek,gerçekten yıldız ve yetenekli futbolcuların fışkırdığı bir il olarak Batman!ı görmek istiyorum
Bütün amatör spor kulüplerimiz yeniden yapılanma içine girmiş,sağlıklı,planlı ve bilinçli çalışmalarla,yarışmadan çok futbolcularının eğitimine ağırlık vermiş ve profesyonel takımlarımıza gerçek bir altyapıya kavuşmuş olduklarını görmek.
Futbol haricindeki diğer branşlarda bir canlılık,bir ilgi ve desteğin artığını görmek,her gün spor sayfalarımızda bir sporcu veya takımın başarılarını gururla okumak.,
Amatör spor kulüpleri federasyonunun taban birlikteliğini sağlamış,panel,sempozyum,seminer vs.gibi çalışmalarla eğitime ağırlık vermiş,amatörlerin sorunlarını demokratik bir anlayış içinde,çözüm ve amatör liglerin centilmenlik-dostluk bağlarıyla güçlenmiş bir şekilde devam etmesini görmek,
Spor İl müdürlüğünün tesis,personel ve ödenek sorunlarını giderilmiş,sorunsuz bir şekilde organizelerini yapıyor olmalarını ve bu konuda huzurlu bir ortamda çalışmalarını görmek istiyorum,
Milletvekili,Vali,Belediye Başkanı,Parti İl Başkanları,Kamu kurum ve kuruluşlarımızın müdürleri,spor ve gençlik konusunda aralarındaki çelişkileribir kenara bırakmış ve ortak bir hareket anlayışıyla,ilimizin bugünkü sorunlarına el birliği ile çözümler ürettiklerini görmek istiyorum.,
Bunun yanında,basın olarak bizlerin,doğruyu,güzeli yazarken,yanlış ve hatalı durumları da yazmak,eleştirilerimizle yol ve yön gösterici bilgilerin yazıldığını görmek istiyorum.
Ve tüm bunların tartışıldığı,daha güzel,doğru ve isabetli kararların alınması için,Sayın valimiz başkanlığında Spor İl Danışma Kurulunun hayata geçirildiğini düşünüyor ve görmek istiyorum.
Bunu da kendim için değil,gençlerimizin adına,spor kamuoyunun adına istiyorum ve inanın ki,çok şey değil sadece olması gerekeni istiyorum.


14- FUTBOLDA SEFİLLERİ OYNUYORUZ

Bugün iki profesyonel takımımız3.lig de mücadele etmektedir.Her yıl kaybolan başarılar ve Şampiyonluk umutlarımız sil baştan bir sonraki yıla erteleyerek zaman tüketmekteyiz.
Takımlarımızın her yıl umutla girdikleri yeni sezonlarda haftalar geçtikçe ,umudun yerini umutsuzluğa,başarı ise yerini devamlı başarısızlıklara bırakmasına neden olan bu konuya değinmek istiyorum.
Bugün petrolspor kulübümüzü hep yabancı çalıştırıcılar çalıştırmıştır.Belediyespor kulübümüzü ise 1988-1989 sezonunda yalnız birinci devre yerli bir antrenör çalıştırmış ve gerisini yabancı antrenörlerle bitirmiştir.Petrolspor ve Belediyespor bu güne kadar 6 çalıştırıcı değiştirmişlerdir.Yani her iki kulübümüz toplam 11 yabancı ve bir yerli olmak üzere 6 sezonda 12 çalıştırıcı değiştirmiş olmaktadır.11 Çalıştırıcının aldığı başarı ve bir devre görev yapan yerli teknik direktörün almış olduğu başarı da gün gibi ortadadır.
Bugüne dek gelen bütün yabancı antrenörler,sadece her yönüyle hazır olan futbolcularla eğitimcilik yapmak istemeleri,kendilerini riske atmamak gibi düşüncelerle hareket etmişlerdir.Bu çalıştırıcılar takımlarımızı ve futbolcularımızı görmeden ve tanımadan,kendi düşünce yapılarına göre çalıştırmaları ile ortaya çıkan sorunları aşma ve telafi etme başarısını dahi bir türlü gösterememişler ve sadece antrenörlük görevlerini ifa etmeye çalışmışlardır.
Gelen bütün yabancı antrenörler hep aynı yanılgı içine girmişlerdir.Bu tutumları nedeniyle de kulüplerimizi çıkmazlara sürüklemişlerdir.Kulüplerimize gelen yabancı antrenörlerin ayrı yapıda,
Ayrı düşüncede olmaları,olaya bakış açılarındaki niyetleri ve farklılıkları biz kamuoyunda bile değişik ve kötü izlenimler bırakmışlardır.
Bu çalıştırıcıların kimi,görünüm olarak antrenman planlanmasının pratik saha düzenine,kimi futbolcular arasında derin ve uzun mesafeler bırakmasına,kimi çalıştırıcılar ise sadece antrenman ve maç sorumluluğunu,kimi ise,hiçbir problemi kendine sorun olarak görmemesi,kimi kati ve çok anlamsız ve zarar verici bir çok yanlış tutum ve davranışlara baş vurması,disiplinliymiş gibi kendini göstermesi ve bu saçmalıklarla kulüplerimizin altyapıdaki üretkenliklerini de yitirmelerine neden olmuşlardır.Ayrıca gününü gün etmeye ve zamanını doldurmaya ve sadece alacağı ücreti düşünen yapıda antrenörler de karşımıza çıkmıştır.
Tüm bu olumsuzlukları bir muammaya dönüştürdükleri gibi bizleri ve spor kamuoyunu “ profesyonellik” kelimesi ile uyutmaya çalışmaları çabası olmuştur.İşte tüm bu yanlış tutum ve davranışların bedelini şimdi bütün Batman olarak aldığımız başarısızlılara ve yetişmeden dalından koparılan bir meyve gibi genç ve yetenekli,fakat tecrübesiz futbolcularımızın ortada kalmasıyla ödüyoruz.Bu antrenörlerin kariyerlerini kurtarmaya çalışmaları ve tecrübeli futbolcularımızı akla hayale gelemeyecek tarzdaki senaryolarla futboldan kopmaları yüzünden bugün sefilleri oynamaktayız.
Takımlarımız her yıl yaklaşık 15-20 futbolcuyu transfer etmeleriyle birlikte yine başarısızlığa mahkum edilmişiz.Bugün belki de 3.lig 2. gurupta Şampiyon olabilecek tek aday Belediyespor iken,oynadığı futbol ve aldığı sonuçlar ortadadır.Ayrıca,altyapısı yok,tesisi yok ve sadece her yıl milyarlara varan transferlerle bu işi götürmeye çalışmaktadırlar.Peki ekonomik bir kriz yaşandığında ne olacak? Ekonomik gelirler her yıl birkaç misli artıyor mu?Her yıl bir önceki yıla göre iki kat daha fazla yapmaları gerekecek.Yani Belediyespor Kulübümüzün bugünkü durumu,yarınki durumunu özetliyor.Çünkü yarını belli değil! Geleceği meçhuldür.Ama Petrolspor Kulübümüz kendi yağı ile kavrulmaya çalışması ona gelecekte belki bazı avantajlar verecektir.



15- FUTBOLUMUZDAKİ BİLGİÇLER
Bugün profesyonel futbolumuzda kör pratiklerle uğraşan ve bunu bilimsellik adına yaptığını bize yutturmaya kalkan bazı kişilerin,bu konuda hiçbir bilgi birikiminin olmadığını cahiller dışında herkes bilmektedir.
İnsanların bilmedikleri konuda hep bu tür işleri yapanı bir bilen olarak aramışlar.Birde futbolumuza dışardan getirmiş olduğumuz antrenörlerin ve tam yarım asra yakın bir zaman diliminde tezgahlarımızda hep yanlışın örgüsünü başımıza örmüşler.Bugüne kadar da
Hiç kimse çıkıp bu yanlışları bir bilimsel düzeye getirmemişse,spor kamuoyunun karşısına birtakım kimseler,bunu bir fırsat bilip bilgiçliklerini hep ilan etmiştir.
Bu bilgiçler,ben şu kadar spor yaptım,
Bazıları ben bu kadar sene yöneticiyim,ben bilirim,
Bazılar ise,ben bu kadar sene takım çalıştırdım,ben daha iyi bilirim,
Bazıları ise,bende her maçı izlerim,bende bilirim iddiasındalardı,
“ Bilgiçlik” e boyun eğmekten başka çaresi olmayan zavallı futbolumuz
her sene bir o kadar daha artan bilgiç sayısında her halde dünya şampiyonu olurdu.Ancak bu konudaki şampiyonluklarımızla artan imkanlarımızla birlikte ne hikmetse futbolumuz gittikçe dibe vurmaktadır.
Bu gidiş gerçekten sakattır.Çünkü bu bilgiçler kendi gözlemlerine göre kolayca hüküm veren insanlardır.Aynı zamanda bilgiç,uzun yıllar kendi değer ölçülerine bağlanıp,tahtından inmemek için de kitleleri bu yanlışlara şartlandıran kişidir de.
Onun için bilgiçler,- niçin-neden ?- sorusunu soranları kelimenin tam anlamıyla hiç mi hiç sevmezler.Onları devamlı kötüler ve engellerler.
İşte bu kargaşa içinde her şeyi olduğu gibi kabul edivermek “ böyle gelmiş,böyle gitsin” deyivermek pek çok insan için çıkar yoludur.
Ama insanın çevresinde olanlara karşı iç dünyasında “ hayır “ sesi yükselmişse,huzur bulması için tek çaresi kalmıştır.İçindeki “ evet” i
Gün ışığına çıkarmak…
Bu ise,çoğu zaman yıllarca sürecek,ıstırap demektir.Bence dünyanın hiçbir yerinde futbolun bu kadar varlıkla yokluk arasındaki çelişkilerini kimse böylesine yaşamamıştır.
Daha düne kadar futbolcu dışarı verip böbürlenirken “dışardan futbolcu almalıyız” sızlanmaları neyin nesi?
Eğer bugün kulüplerimizde futbolcularımız kapasitelerinin üst sınırlarında değilse,ortada çok büyük bir çarpıklık var demektir.
Belki de bundan böyle “ yenile yenile yenmesini,dışardan transfer ede ede yetiştirmesini öğrenir ve böylelikle birazcık deneyim sahibi oluruz.


16-FUTBOLUMUZUN DRMATİK ÖZETLERİ


Bugünkü gerçekler gösteriyor ki,halkın futbol tutkusundan oluşmuş saf ve temiz duygular anlamsız inatlar yüzünden kirletilmektedir.Bu kirliliğe
Neden olan yöneticiler futbolun kaderini hep olumsuz olarak etkilemişlerdir.
Çünkü,temelinde mantık olmayan bir işin gidişinde doğal olarak karma
karışıklık bitmeyecektir.Hemen hemen her kulübümüzde bir noktadan sonra karşısına çıkacak tablo bellidir..Takım sorunlar içinde bocalayacak tribünlerde küfürün bini bir paraya gidecek,basında yaygara koparacaktır.
Böyle ortamda boğulmak üzere olan iş bilmez yönetici,şaşkın şaşkın etrafına bakacak ve iç güdüsüyle tutunacak bir dal arayacak.
Artık biliyoruz ki, futbolumuzda düşünce düzeyi “kulüp bizimdir” diyen insanların beyinleri kadardır.Onun için kulüplerimiz sağlıksız ve
Hastalıklıdır.
Peki bu dev yanlışın karşısında direnecek hiç bir baskı gurubu yok mu?
En azından,halka doğruları öğretmekle yükümlü “ spor basını ne yapıyor” diye mi soruyorsunuz?
Basın ise yıllardır aydınlatıcı yönü olmayan haberlerle şişirildikçe şişirilir.Öte yandan mümkün olduğu kadar yönetim kurullarına ve yöneticilere hiç çatmamaktır,temel prensibi….
İşin özeti; kulüplerimiz iyi yönetilmediği,yöneticilerin kulüpleriyle gereği gibi ilgilenmedikleri gibi..,kulüplerimiz profesyonel oldukları halde,yürütme işlerini amatörler yapmaktadırlar.Altyapıları perişan,kulüplerde bir çok fuzuli adamların iş bitiricilik yapmaları,kulüplerimizin dış transferlere mahkum oldukları ve her yıl artan ekonomik masraflar karşısında yavaş yavaş kapanmalara ve yok olma dramlarına doğru gittiklerini görmekteyiz.

17-GELECEĞİ BİLMEK

Hani nerde o futbolu beyniyle,zekasıyla oynayıp,yetenekleriyle her an harikalar yaratan,biz hop diye ayağa kaldıran,hop diye oturtan o efsanevi futbolcularımızın yerini bugün alan futbolcular..Hani nerede ?.
O futbolcular ki,amatör iken bile 3.lig ve 2.lig takımlarına kök söktüren,gururla ayakta alkışladığımız ve bugünkü imkanları rüyalarında bile görmeyen o efsaneler nerede?
O futbolcular değil miydi? 1958 yılında kurulan petrolspor’un 1976 yılına kadar dışardan transfer edilen yüzlerce futbolcunun yapamadıkları ve alamadıkları başarıları,1976-1977 yılarında Türkiye kupasında çeyrek finale gelme başarısını gösterdiler ve Avrupa’da bile ses getiren yine bizim o bir avuç çocuklarımız değimliydiler? Ve yine Petrolspor tarihine altın harfleri yazanlar onlar değil miydiler?Bugün bile eskiler o günleri bir destan olarak anlatmıyorlar mı?
Onlar ki,bir çorabı ve köseleli bir ayakkabıyı senede bir gören,yemeklerini bile,ceplerinden karşılayan,maç başına prim değil de,ancak gurup şampiyonalarında komik bir prim alırlardı.Bu imkanlarla,Hatayspor’u, İskenderunspor’u,Kars Kalesi’ni,Altınorduyu,Muşu,Ağrıyı ve Elazığı deviren ancak Kocaelispor’a elenerek çeyrek finalden geri dönenler bu efsanevi futbolcular değil miydi?
Onlar ki,formaları için,kulüpleri için tekmeye kafa koyan,ölümüne amatör bir ruhla fakat profesyonel bir anlayışla mücadele eden,formalarını namusları bilip,sahalarda bizleri gururla temsil eden yine onlar değil miydi?
Peki kimdi bunlar,bu efsane futbolcular kimlerdi onlar şimdi.Nerelerde ve ne yapıyorlar,spor kamuoyu olarak bizler kıymetlerini bildik mi?onları futbolumuza kazandırıp onlardan yeterince faydalanabildik mi?Bugün içimizde bulunanları ve bu konuda kendine futbola veren ve bunu meslek olarak seçenleri hiç dinledik mi? Hayır,maalesef hayır!
Ancak,l980 tarihinden 1993 tarihine kadar bu efsanevi futbolcularımızın ayarında futbolcular yetişseydi,belki gam yemezdim.Belki de toplum olarak bu kadar üzülmezdik.Ama Hala bir Ceylan Ekinci,Abdulkadir Gayretli,Mithat Atalay,Mehmet Aksu,Süleyman Gönülaçar,Şemsi Çelik,İsmail Baysal,Arif Yavuz yetişmedi.
Ancak,ikinci kuşak olarak Orhan Kapucu,Çetin İnsel ve Halil Türe’ler yetişti,hepsi bu.Üçüncü kuşak olarak ise,Haccı Güldallı,Tarık Yurttaş,İlhan Erken,Şahbettin Yanar,Şafi Çoğun,Reşit Kaygül,Metin Şimşek,Metin Kanağı,Mehmet Gönülaçar,Salih Kaplan,Fariz Ergün,Selman Gönül vs.yetişti ama yine arkası gelmedi.
Şimdi soruyorum bu efsanevi olarak saydığım futbolcular ile,ikinci ve üçüncü kuşak futbolcularımıza spor kulüpleri ve kamuoyu olarak ne verdik? kıymetlerini bildik mi?
Kıssadan hisse..Galiba bazılarına ve özellikle bazılarına nankörlük ediyoruz.
Çünkü,geleceği bilmenin en iyi yolu,geçmişi bilmektir,incelemektir.Biz kime değer verdik ve bugüne kadar neyi inceledik,genç kuşaklara kimi örnek olarak gösterdik..İnanıyorum ki,şimdi herhangi bir yeni kuşak futbolcuya beni sorarsanız tanımaz..Eh ne yapalım,bu da bizim ayıbımız değil ki?


18-GELECEK YERLİ ANTRENÖRLERDE

Bugünkü yazımda,profesyonel takımlarımızın başına yıllardır dışardan getirdiğimiz antrenörlere ve aynı şekilde yerli antrenörlerimize verdiğimiz değerleri yazmak istiyorum.
Petrolspor kulübümüz 16 yıldır profesyonel lig’te,Belediyespor 14 yıl,Karşıyaka 2 yıl,bu yıl ise,Demirspor futbol takımı 3.lig’le tanıştı.
Yani yaklaşık 33 yıl gibi uzun bir zamandan beri Batman olarak,profesyonellikle tanışmış bulunuyoruz.Bu 33 yıllık süre içinde,sadece yarım yamalak 6 yerli antrenörlerimize profesyonel lig’te şans vermişiz.Bu yetersiz sayıda antrenörlük yapan yerli hocalarımız,dışardan gelen yabancı antrenörler kadar başarılı olmuşlar,hatta yabancılara verilen olanaklardan mahrum bir şekilde olmalarına rağmen görevleri başarılı bir şekilde yapmışlardır.Fakat bu yerli hocamıza ilgi gösterip,destek ve imkan vermediğimiz gibi onlara sahip bile çıkmamışız.
Bunun sebepleri konusunda açık konuşmak gerekirse,
Basın,yabancı antrenöre gösterdiği hoşgörüyü yerli hoca için hiç mi göstermedi.
Yöneticiler hep,yabancı hocanın peşinden koştu ve yerli antrenörlere sırt çevirdi.
Seyirci,yabancı hocaları “baş tacı” yaptı.Yerli hocanın arkasına teneke bağladı.En önemlisi,yerli hocalarımız birbirlerine sahip çıkmadı,çıkmak ne kelime,birbirlerinin kuyusunu kazanlar bile oldu.Kişisel rekabet uğruna,bu mesleğe ve yerli antrenörlüğün gelişmesine ağır darbeler vuruldu.
Yöneticiler de,bu kişisel rekabeti ganimet saydı,yerli hocalarla diledikleri gibi oynadılar.
Bence bu konuda hepimiz suçluyuz,Kimse topu bir başkasına atıp kendini kandırmasın.Bugün takımlarımızın başında bulunan yabancı hocaların kötü futbol,zorlanarak ve şans faktörleriyle galip gelmeleri,yerli hocalarımızla olmuş olsaydı,kıyamet kopacaktı.
Neyse..,
Geçmişten ders alınır,geleceğe bakılırsa yapılacak olan da şudur;
Yerli antrenörlerimizi önce çok ciddi biçimde örgütlemek,çağdaş düzeyde eğitimlerini sağlamak ve gelişen koşullara göre bu eğitimlerini yenilemek,sürekliliğini sağlamak,seyirciye,basına ve en önemlisi yöneticilerimizin kafasında yerli antrenörün iyi bir imajını sokmak gerekir.
Son sözüm de antrenörlerimize,durmayın,yılmayın,futboldaki gelişmelere uzaktan bakarak geri kalmayın.
Bunu gerçekleştirdiğimiz takdirde,yarınlar sizindir,yeter ki buna inanın ve gereği gibi düşünerek hareket edin.



19-GÜVENDEN YOKSUNDUR FUTBOLUMUZ

Yaklaşık 5 yıldan beri ilçemiz profesyonel futbolla tanışmış olmasına karşın her yıl profesyonellike biraz daha yol almamız gerekirken aksine gittikçe biraz daha düşüşe geçiyoruz.
Kamuoyu ve sporseverler olarak,alınan bu kötü sonuçların ve oynanmakta olan futbolun yetersizliğin bizleri üzdüğü bir gerçektir.
Bu düşüşe ,başarısız futbol ve kötü sonuçlara bazen içimizde çareler ararız,kimi zaman spor kamuoyu olarak bu konuda bir çok görüş beyan ederiz.Kulüplerimiz ise;dış transfer yaparak bunları aşmaya,kimi zaman Teknik direktörünü değiştirip,kimi zaman takım iskeletini sil baştan değiştirmeye başlarlar .Sonuçta,kısa bir sürede belki bazı geçici başarılar elde ederiz,fakat bunlar da bir saman alevi gibi kısa sürer ve eski duruma döneriz.
Bugün futbolcularımızda neden düşüş var,neden gün geçtikçe daha kötü futbol ve sonuçlar almaktayız.Futbolcularımızda bu isteksizlik,çabuk kızma,konsantrasyon bozukluğu,uyumsuz hareketler,hırs eksikliği neden mevcut diye düşünmüşüz elbette.Futbolcularımız mı yaşlı ? hayır.Kapasiteleri mi bu kadar?Bence yine hayır;çünkü şu an her iki profesyonel takımımızın yaş ortalaması yaklaşık 24-25 civarındadır.Bu ortalama dünya futbolunun da olgunluk ve başarı bekleme yaşı olarak görülmektedir.Antrenman yaşlarımı yetersiz diye düşünebiliriz.Aksine bir çoğu profesyonel takıma altyapılardan gelmiş ve bir çoğu profesyonel takımlardan transfer edilmişlerdir.
Belki fiziksel bir yetersizlik yüzünden bu düşüş olabilir diye düşünebiliriz.Yani grip gibi mikroplu bir hastalık neden olabilir diye! Ayrıca yetersiz beslenme durumlarda böbrek bezlerinin iyi çalışmamasında görülür ve bu hastalıktan dolayı futbolcuda performans düşüklüğü görülecektir.Ama kaçı hasta veya bu hastalığın süresi aylarca sürer mi?elbette ki hayır?Çünkü fiziksel halsizlik iyi bir bakım,beslenme ve ilaçlarla giderilebilir.Bu konuda da her iki kulübümüz gerekenden fazlasıyla bu konuyu yerine getirmekte ve sporcunun sağlığına önem vermektedir.
Surantrenman mı geçiriyorlar diye belki başka bir sorunu düşünebiliriz.Yani çabuk kızma,alınma,arzusunun kırılması,kaba kuvvete baş vurma,dinlenme kabiliyetinin azalması,uykusuzluk,iştahsızlık,zayıflama,çabuk sakatlanma gibi fazla yüklenmeler sonucu oluşan rahatsızlıklardan kaynaklandığına da inanmak istemiyoruz.Çünkü bu konuda her iki profesyonel takımımızın teknik direktörlerinin bu hatayı işleyeceğine de inanmıyoruz.
Bence bu saydıklarımızın profesyonel takımlarımızın almış olduğu başarısızlıklara neden olmadığıdır.Tek eksiğimiz olarak görülen hastalık veya rahatsızlık ise ruhsal,yani psikolojiktir.Çünkü ruhsal rahatsızlığı olan futbolcularımızın cesaretleri kırılır,kendilerine güvenleri azalır,sürekli psikolojik olarak kendilerini yorgun hissederler.
Bu nedenle mutlaka öğrenme motivasyonlarını öğrenme başarılarına pozitif atmasfor yaratmak,kişisel kontak sağlamak,tarafsız olmak,otorite sahibi olmak vs. gibi oyuncularımıza kişiliklerini geliştirmeleri için yardım etmeli onlara,kazanma zevkini tattırmalı ve belirli bir sorumluluk hissini aşılamalıyız.Çalışmalarda zevk alma duyularını kazandıkları anda,işte o zaman doğruları ve sporun güzelliklerini göreceğiz.
Mutlaka oyuncuları takımda belirli bir rol yüklemeye hazır hale getirmeli,pozitif gurup izlenimleri edinmelerine yardım etmeli ve çatışmaları hazmetmeye yönelmeliyiz.(Çatışmalar bir kenara itilmelidir)
Futbolcularımızı ve futbolumuza başarısızlıklara götüren bir ruhsal halsizliği mutlaka gidermeliyiz.Bunu da gidermek için yukarıda değindiğim konular ile futbolcularımızı sorunlarıyla baş başa bırakmamalıyız.Mutlaka sakin ve huzurlu bir şekilde müsabakalara katılmalarını sağlamalıyız.
Futbolumuzdaki bu güven duygusunun eksikliği,psikolojik sorunlar yüzünden oluşan başarısızlıklarımıza sebebiyet veren bu olumsuzluğu ortadan kaldırdığımızda görülecektir ki,futbolcularımız ve futbolumuz daha anlamlı başarılar elde edecek ve güzel futbolu da sergileyecekler.
Ben şahsen bu yörenin çocuğuna inanmış ve bu konuda bir çok ispatı da onlarla size sunmuşuzdur.Yeter ki,şefkat,güven verilerek bu çocuklar okşansınlar bakın neler yaptıklarına sizler de şaşıracaksınız.
Yeterki ,sporcularımızın ruhu okşansın, onlara güven verilsin ve kişilik kazandırılsın.Bakın başarı nasıl da futbolumuzda görülecektir.


20-HALA BİR İBRET ALINMAMIŞTIR

Bir gün bazılarının aklına geldi veya onlardan profesyonel kulüplerimizde yönetime girmeleri ve bu konularda yardımcı olunmaları istendi.Bu yolda kimi kariyer sahibi olmak,kimi toplumda yer edinmek , bazıları da spor kisvesi altında ulaşamadığı umutlarını yakalama şansını elde etmek için bu teklifleri kabul etti.Bu noktadan sonra,insanlar kulüplere hizmet etmek yerine,kulüpleri kendi hizmetlerinde kullanmaya başladılar.Öyle veya böyle takımları lig’lerde mücadele ettiği halde,pek mutlu olmadılar.Çünkü bu insanlar,bir daire üzerinde devamlı döndüler.Canları sıkıldı ve verimlilik olmadığını
Şaşkınlıkla gördüler.Ancak,bu defa da açıkgözler devreye girdi ve hayvanların bakış açısını daraltan “ at gözlüğünü” nü icat ettiler.
İşte o günden bu yana kulüp yöneticileri bir derviş sabrıyla, bir yerlere varırım umuduyla bu açık gözlerin etrafında ve arkalarında dönüp durdular.
Bu uyanıklar basit daireler etrafında yöneticileri yıllar yılı turlatıp durdular ve buna herkes şahit oldu.
İşte bu saçmalıklar yıllarca futbolumuzda sergilendi ve hala uyuyan ve uyutulanlar var.Her yıl aynı nakarat ve aynı nağmelerle başlayan kulüp yönetme şekilleri devam etmektedir.
Her yıl biten sezonun hesabını vereceklerine,öyle veya böyle basını da alet ederek,yok gelecek sene şöyle yapacağız,yok böyle yapacağız diye yutturmaca senaryolarını hep hayata geçirdiler.
Yok bu sene çok iyi bir ekip oluşturacağız.
Yok geçen sezon çok şansızdık,
Yok artık kolej takımı olacağız.
Yok..yok..yok ve daha neler neler basın yoluyla uyutmaya her yıl devam ediyorlar.
Açıkça görülüyor ki ,bu dairenin etrafında dönmekle futbolumuzu kalkındıracak hiçbir akılcı önleme yer yok.
Tam tersi evel Allah kulüplerimizde batıracak her şeyin tekmili bir arada,tarih her yıl tekerrür etmiş ama hala hiçbir ibret alınmamıştır.
Her yıl temmuz aylarında para..para..ve bulununca söz ve vaatler bir furya. özellikle menajerlerle yapılan transferler ve yetersiz teknik adamlar etrafında oluşan tantanalar.
Buna bağlı olarak daha önce hovardaca harcanan paralar ve Ağustosta başlayıp yıl boyu devam eden maaş,prim,transfer taksidi,beslenme,ulaşım,sağlık ve malzeme gibi gerekli harcamaların aksamasından doğan bıktırıcı sorunlar ve verim düşüklüklerinin baş gösterdiği olumsuzluklar.
Arkasında hakemlere sığınma,dost yakın kulüplerle dirsek teması ve maç bağlamalar vs. vs.
Görülüyor ki, uyanıkların arkasında daire çizmekle kulüplerimiz ve futbolumuz bir arpa boyu yol almamıştır ; çünkü geleceğe yönelik akılcı önleme yer yoktur.
Bu gerçekler ne kadar tekerrür etse korkarım ki hiçbir ibret alınmayacaktır.

21-GÜNAHSIZ SPORUMUZA ANLAYIŞ BEKLİYORUZ

Gençlerimizin boş zamanlarının değerlendirilerek onların,kötü alışkanlıklardan alı konmaları,beden ve ruh sağlığına kavuşturulmaları ancak,sporun teşvik edilmesi,yaygınlaştırılması ve sporcunun korunması ile mümkün olabilir.
Hızla 20’nci yüzyılı bitirmek üzereyken,ne yazık ki 120.000 nüfuslu ilçemizin spor tesislerinden yoksun oluşu son derece üzücüdür.
İlçemizin sözde bir kapalıspor salonu var ki sormayın.bu salonun kısıtlı personeli çatlak ve delik bir tavan,dökük duvarları,aletsiz durumu ve kışın yakıtsızlıktan ısınma sistemi çalışmayan bir şekilde sporumuza hizmet vereceğine inanamıyoruz.Bunun yanı sıra birde futbol stadımızın yıllardır nadasa bırakılmış bir tarladan farksız oluşu,içler acısı olduğu kadar,sporumuzun başarısını olumsuz yönde etkilemektedir.
Bugün İlçemizin büyük bir kesimi gençlerden oluşmaktadır.Ne yazıktır ki,bugün ilçemizdeki bu gençlerimiz,spor yapmak için tesis yerine çalışabilecekleri bir boş alanı dahi bulamamaktadırlar.Bunun aksine ilçemiz spor tesislerinden çok,kıraathane ve kahvehanelerden geçilmemektedir.Devletimizi ve geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizin bedenen ve ruhen sağlıklı birer birey olarak yetiştirmemiz gerekmiyor mu?.Alkol, uyuşturucu maddeler,kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve en önemlisi cehaletten korunmaları için bu konuda gereken tedbirlerin alınması kaçınılmazdır.
İlçemiz,4 amatör takıma ve bir sürü mahalli kulübe sahiptir.Resmi olarak 400’u aşkın lisanslı ve bir o kadar da mahalli sporcumuz mevcuttur.Ayrıca bu ilçe geçmişte Türkiye ve dünya çapında bir çok başarılarda söz sahibi olmuştur.Zamanla artan nüfusuna rağmen ihtiyaç duyduğu spor tesislerinden mahrum kalışı,spordaki başarılardan uzak kalınmasına neden olmuştur.
Gerçekten merak ediyoruz,yarım kalmış kapalıspor salonumuz ile tarladan farksız stadımız ne zaman bitecektir.
Dileğimiz odur ki,yetkililer en kısa zamanda bu yıllara kadar uzanan ve yılan hikayesine dönen spor tesislerimizin bir an evvel bitirilmesine yardımcı olsunlar ve tesisleri gençliğin hizmetine açsınlar.


22-KALİTELİ FUTBOLCU ARAYIŞI

Son yıllarda ilimiz ve hatta bölgemizde yerli patentli futbolcu protipini yaratamadık.
Çünkü,antrenman tempolarımız çok düşük olduğu için,maç tempoları da doğal olarak düşük olmaktadır.
Bu nedenle;bütün altyapı antrenörlerine,antrenman tempolarını yükselterek,antrenman sürelerini kısaltmaları gerekir.
Bunun yanında yerli futbolcularımız maçlarda vücutlarını kullanmayı da bilmiyorlar.Gerek savunma pozisyonlarında,gerekse de top saklama sırasında vücutlarından yeterince yararlanamıyorlar.
Bu konuların altyapılarda önemle ele alınması ve acilen çözüme kavuşturulması,antrenörlerimizin başta gelen görevleri arasına girmelidir.
Ayrıca maç süresince de futbolcularımız birbirlerine bilgi iletmiyorlar,sadece konuşuyorlar,tartışıyorlar.Altyapıda futbolculara bilgi iletme kültürü de aşılanmalıdır.Futbolcuların tüm dikkatleriyle oyunda olma süreleri de çok azdır.Altyapıdaki futbolcuların dikkat konusunda da eğitimden geçirilmeleri gerekir.Futbolcularımız kayarak top çalma tekniği konusunda genel olarak rakiplerden çok gerideler.Bu sorunları da çok acil olarak altyapılarda uygulamaya sokmamız gerekir.Genç futbolcuların maçlarda zorlandığı sözünü ettiğim durumlardan kurtulması ve ancak genç yaşlarda yapılacak çalışma ve doğru eğitimle bağlantılıdır.
Bu arada altyapı da yarışmanın abartıldığıdır.Altyapıdaki eğitim sürecinde gençlere dışardan müdahale edilmemelidir.Altyapıda yönlendirmenin yeterli olacağına inanmalıyız.
Altyapının bir eğitim yeri olduğunu ve yarışma yeri olmadığını bilerek,yukarıdaki eksik doğruları bir şekilde yerine getirerek yeni ve kaliteli futbolcu üretimine geçmemiz gerekir.Yoksa bugünkü gibi varla yok arasında meydana gelen kısır futbolcu sıkıntısı içinde zaman kaybedeceğiz.

23-KAZA GELİYORUM DER Mİ?
Yıllardır şahit olduğum tek gerçek,sporun konuşulduğu yer ve ortam”kırathane , kahvehane veya lokallerdir.
Yöneticiler oturmuş rıfkı veya okey oynamaktadırlar.Hem oyun oynamakta hem de malumunuz futbol konuşulmaktadır.Bir ara masaya demirvari
bir yumruk vurup ve kızgın.kızgın olduğu kadar da hararetli,bir incir çekirdeği değerinde soyut,soyut olduğu kadar dayanaksız bir suçlama ikilemine girerler.
Bunlar ruhsuz kardeşim,Takımda ruh yok.! Her istediklerini yaptık,adam sahada yürüyor,koşmuyor!
Ben de bir spor adamı olarak bu ruhsuz yaftasının Batman spor etkinliğinde yer alan futbolculara yakıştırılanı ilk defa duymuyorum .
Hani sporumuzun az gelişmişliği varsada,süper gelişmişliğin yarattığı “ sana-iyi” sporcuya kötü iş kolu da var,ki üretimin rezervlerini tahmin edebilmek bir hayli ve zor olmalıdır.
Spor literatüründe yer alan genellikle yönetici-seyirci bazı bazı spor yazanların oluşturduğu düzlemde “ ruh,kansızlık,” sivrilmesi ile beliren suçlamaları şu an gündeme getirişimizin nedeni de izah etsek mi ? Edelim..
Maşallah Batman’da her profesyonel kulübümüz futbol sezonuna başladığında,futbolu anlayan kulüplerin ve yöneticilerin hızı Concorde lerden fazla.Ne hikmetse her kulübümüz “ kafaya” oynuyor.Bre aman ufak atın da civcivler yesin.
Sporda ruhsuzluk, ruhluluk,anemi’lik kanlılık diye bir olgu var mıdır?
Önce bunu bir öğrenelim.Bakın bu konuda Kondisyon uzmanı Turgay Renklikurt’un dediği gibi psikolojik ve fizyolojik etkenleri değerlendirerek
“ ruhsuzluk yoktur,güçlü veya güçsüz olmak vardır.Sporcu kendine bakmazsa,güçlü olmaz.Sahada kendini gösteremez.Bir de takıma uyum sağlayamamak var.
İnsan normalde doğal gücünün % 55 ‘ni kullanabilir.Bu iyi çalışma,iyi
Antrenmanla % 75’e çıkar.% 75’i aşabilmek için ise doping,ölüm korkusu yada müthiş bir motivasyon gibi etkenler gerekli diyor.
Bizde futbolcu bir hafta harikalar yaratıyor,sonra bir iki ay dökülüyor,adı ruhsuza çıkıyor.% 75 performansını koruyabilmek için bazı unsurları göz önünde bulundurmak gerekli.Antrenman yapılan saha bir unsur ,malzeme bir unsur,yenilen yemek veya verilmeyen yemek bir unsur,
Parasızlık,ilgisizlik,kötü antrenman,yetişme koşulları,tesisler,YÖNETİCİLERİN DÜZEYİ de bir unsundur…Bunların hepsi olumsuzsa,futbolcuya ruhsuz demek haksızlık olur.
Bunun yanında bizim kulüplerde sağlık ünitesi,bilimsel yöntem yoktur.Çünkü bunlar YÖNETİCİNİN KAFASINDA yoktur.
Bugün hangi bir futbolcu ile konuşursan,çocuk “ Ben güven istiyorum,adalet istiyorum,ilgi ,alaka istiyorum “ der . “Bunlarında hiç biri
Yok ve olmayınca hata yapmaktan korkuyorum,maçta karşımdaki rakibin arkasına saklanıyorum “ diyecek.Çünkü inancı yok,bu yönetimden yansıyan bir durum,her şeyden önce inanmak gerekir.
Şimdi “ ruhsuzluk “ motivasyonsuzluğun ,kötü yöneticilerin,olumsuz koşulların sporumuzdaki genel adı olduğunu vurgulayalım.
“ Hava “ basarak stepne dahil tüm malzemesi ile “ kaza’ya” uğrayıp ruhsuz,kansız edebiyatı yapacak yöneticilere,başkalarını suçlama tavrı içinde olmamalarını,başarısızlıkta kendi içlerindeki eksiklikleri gözden geçirmelerini salık vererek,sporda başarının sıhhatli bir yapılanma ile sağlanabileceğini haddimiz olmayarak söyleyelim.

24-KİRLENMEYEN TEK YER SPOR ORTAMIDIR

Yıllardır sporla iç içe ve yaklaşık 4 aydan beri İLERİ GAZETESİ ile beraber yoğun çok yoğun insan trafiğiyle yaşamış bulunmaktayım.Bunca yıllık spor,iş ve hayat tecrübemin yanı sıra,daha çok insan tanıyarak öğreneceğimiz,çok şeyin olduğuna inancım vardır.İnsanlarla konuşarak her türlü engelleri aşacağımızı ümit ederek hareket ettim.
Spor camiası adına,yaptığım ziyaretlerde amacım insanlarla konuşup,onlara methiye düzmek ve yağcılık yapmak değildi.İnsanlarla birebir ilişkiye girip,önce insan olarak tanımak ve ardından onları iyi bir insan olarak kazanmak ve sporumuza desteklerini almaktı.Bunu da önümüzdeki günlerde ve yıllarda başaracağıma inanmaktayım.
Siz okurlarıma,izlenimlerimi açıklık ve dürüstlük ilkesiyle aktarmayı bir borç olarak görüyorum.Bilgileri topluma ve insanlara aktarmayı erdemlik olarak görüyorum.İnsanlarla görüşmelerimde hepsinin toplumcu,yardımsever,insanlığa sahip çıkan yapılarının dorukta olduğunu gözlemledim.Bu güzel insanların,toplum içine çekilmelerini değil de,adeta toplum koparılma çalışmalarının yapıldığını üzülerek gözlemledim.Bu güzel insanların yardımsever düşüncelerinde çok hassas olduklarına da şahit oldum.Peki öyleyse,niye toplum olarak bu güzel insanları topluma ve insanlığa karşı duyarlı hislerinin,yardım duygularının körelmesine,gizlenmesine sebebiyet verdik?
İşte konunun özü ve hassasiyeti bu soruda yatmaktadır.Çünkü,insanlarımız artık bencil ve çıkarcı toplum yapısından bıkmış ve bu endişeyle kabuklarına çekilmişlerdir.Zamanla zoraki bir şekilde yardım yapmaya zorlanmışlardır.Kerhen de olsa bazı yardımlar yaptırılmıştır.İşte bu yüzden bu güzel insanlar tüm gönüllü kuruluşların çalışmalarından kaçırılmışlardır.Bir yerde elini veren kolunu kaptırmış,insanlar en sonunda artık topluma ve insanlığa karşı ilgisiz,acımasız,nemelazımcı bir yapıya bürünmüşlerdir.Çünkü insanımız kendilerini kullandırmak için yardım yapmayı istemiyorlar.Toplumla yardımlaşma duygusunu ortak alma,paylaşmadan zevk alma,insanlara gerçekten katkıda bulunmak için yardım yapmayı istiyorlar.
Bu söyleyip yazdıklarımı küçük-büyük herkes biliyor ve söylüyor.Fakat yaşamında bunu uygulamaya koyamıyor.Lütfen artık beynimizdeki “TEMİZ VE DÜRÜST TOPLUM”U yeniden yaratalım,yeniden insanca,menfaatsiz,insanları kullanmadan gerekenleri yapalım.Çünkü,her şey para değildir.Bir anda ömrümüz bittiğinde zaten her şeyin bittiğini anlıyoruz.Ömrümüzün sonunda mutlu,üretken hizmetleri yapmış biri olarak girelim.”TEMİZ,DÜRÜST VE YARDIMSEVER TOPLUMUN” öncüleri olalım.
Gençliğe sahip çıkalım.Bütün amatörspor ve profesyonel kulüplerimize destek verelim.
Çünkü,kirlenmeyen tek bir yer olan spor ortamını sahipsiz bırakmayalım.SPOR SEVGİDİR,BARIŞTIR,SAĞLIKTIR,DOSTLUK VE KARDEŞLİKTİR.

25-KULÜPLERDE İLKELER

Bugün ilimizde bulunan tüm spor kulüplerimizde bulunması gereken,fakat bulunmayan bazı ilkeleri yazmak istiyorum.
Her zaman,spor ailesi bütünlüğü içinde ve bu ailenin bir mensubu olarak,bu bilinci taşımak,bu temel ilkeleri her zaman ve her yerde savunmak,yaygınlaştırmak benim tek amacımdır.
Bu temel ilkelere gelince;
- Sorunların bu aile anlayışı içinde çözmeye çalışmak,
- Sporda demokrasiden yararlanmak ve yönetime bu anlayışla katılımı sağlamak,
- Kamu , özel ve gönüllü kuruluşlarla her alanda olduğu gibi,spor konusunda da “el ele “ anlayışına bağlı çalışmaların yapılması gerektiğini kavramak,
- Çok seyirci alan,büyük maç tesislerinden değil,çok amaçlı,kulüplere ve çevreye açık,kullanışlı,ekonomik,insanların yaşadığı yerlerde yapılacak spor tesislerinden yana olmak,Tek amaçlı büyük stadlara
- Bilimsel bir şekilde karşı çıkmak,tüm tesislerin ortak ve verimli kullanılması gerektiğini savunmak,
- Sporda siyaseti,cinsiyeti,rengi,eğitim düzeyini,meslekleri ve insan haklarına ters düşecek nitelikleri ölçü saymamak,
- Şike,lisans sahteciliği,saha içi ve dışı kaba hareketlere,sözlere,belgesiz
- Ve anlamsız suçlamalara şiddetle karşı çıkmak,
- Sporumuzu,sporcularımızı,alınterimizi ve kendimizi bazı kişilerin veya kuruluşların reklamına aracı yapmamak,
- Sporun toplum değer yargıları içine girmesi için çalışmak,yeni haklar isterken ve haklarımızı savunurken,düzenli,bilinçli ve birlik içinde elele ilkesini benimsemek,
- Transferlere değil,gençlerimize eğilmek,günlük başarılar,kupalar ve şampiyonluklar peşinden koşarak trilyonlarca paraları boşa akıtmamak,kulüplerimizin her şeyden önce geleceklerini güvence altına almak,bizden sonrakilere bizi onurla anacakları bir mirası bırakmak olmalıdır.
İşte bu temel ilkeleri kulüpler ve spor taban birlikleri “ el ele “ verip
Uygulamaya koyduğumuz anda başaramayacağımız hiçbir şey olmayacaktır.

26-KULÜPLERİMİZ VE FUTBOL
Kulüpler futbolumuzun yapı taşlarıdır.Batman futbolunun geçmişini analiz ederken,bu yapı taşlarının ilkel dayanışma yöntemleri doğrultusunda bir gelişme göstermediklerini adeta bir bataklığa gömüldüğünü,bir hastalığa yakalandığını gördük.
O halde çözüm,kulüpleri bataklık hastalıklardan kurtarıp,onların yararlı ve yaratıcı taraflarını geliştirmek ve sistemli bir yapılaşmaya ulaşmalarını sağlamaktır.
Her şeyden önce yapılacak iş “ Kulüp Olma” olgusuna gerçekleştirmektir.
Bugüne kadar üretkenliği,genç takım ihtiyacını,futbol okulu zorunluluğunu,tesis mecburiyetini ve yetiştiricilik vasıfları yüksek,sabırlı antrenör tipini kulak arkası eden kulüplerimiz,giderek futbolumuzu ne kuş ne deve olan garip bir yaratık seviyesine getirdiler.
Başarılı olmaya gelince,şampiyonluk bir kulübün başarısını gösteren tek bir ölçü değildir bence..Yetiştirdiği sporcu sayısı,sporu çevre gençliğine yayma çabası,spor tesislerine yaptığı yatırımlar,A takımları yanında,genç,yıldız ve minik takımlarının gösterdiği gelişmeler,kısacası ilimizde sporun yayılması,gelişmesi için yapılan katkılar başarının ölçüsü olmalıdır.
Oysa,bizim futbol dünyamızın en eksik tarafı,bu acı gerçeğin koynunda boy vermektir.Çünkü,ortada araştırmalara yön verecek hiçbir çalışma ve objektif verilere dayanan bir birikimimiz yoktur.
Futbolumuz hiçbir zaman uzlaşma ve profesyonelleşmeye yönelik bir kültür ve iş bölümü şeması olmamıştır.
Bir yerde çektiğimiz sıkıntıların bütünüyle gereksiz olduğunu,ortak çaba ile bunların birkaç yıl içinde yok edilebileceğini pek az insan anlayabilmektedir.
Bunun sağlanamamasının nedeni,insanların bu konularda duygusuz,hayal gücünün kısır ve her zaman olanın,olması gereken olduğunun sanılmasıdır.Oysa,iyi niyet,bol gönüllülük ve akıl ile bütün bu değişiklikler elde edilebilir.
“ Düşüncelerde beslenmeye,işlemeye,eğitilmeye muhtaçtır.”bunu yapacak olanlar ise,eleştiricilerdir.Ortada eleştirici olacaktır ki,düşünceler toplum içinde idrakı’ın süzgecinden geçsin.
Ve düşünce adamı,kendisini yalnız kendi aynasında değil,toplum düşünce hayatının,müşterek terazisinde görsün.
Bu konuda şu söz ise çok isabetlidir.”düşüncelerin çarpışmasından gerçeğin şimşekleri doğar”.
İşte eleştirici,bu fikirlerin çarpışmasına yön veren usta ve dürüst insan demektir.Ama ne var ki,bugünlerde futbolumuz bu usta insanlardan daima yoksun bırakılmıştır.
Bizde düşünce adamı,çölde tek başına yürüyen derviş gibidir.Kendisi yürür,kendisi düşünür,kendisi yazar ve buluşlarıyla varışlarını bu çölün havasına serper.
Nedenine gelince,Bilim sözcüğünün geçtiği yerde benim durumum hep garip,hem de ilgi çekici olmuştur.Çünkü bizde,kökleşmiş yargıya göre bilim sözcüğünü ağzına alacak kişi,ya yabancı,ya da yalaka olmalıdır.Oysa bende bu niteliklerin hiç birisi yok ve ben herkese karşı futbolda bilimsellik kavgamı bu şekil veriyorum.
Bu yüzden bu tavrımı hiç kimse içine sindiremedi.Doğruyu,güzeli bulma yolunda bütün boyutlarıyla gereken bilimsellik olgusunun,futbolda,kızgın,”bilimsel bilgiçler” üretmekten ileri gitmemiş olduğunu yılların deneyimleriyle öğrendim.
Artık,futbolumuzun geçmişinde var olan doğru ve yanlışları bulabilmek için,onu bilimsel olguların süzgecinden geçirmek,yani bütününü parçalara bölmek ve ayrıntılarıyla incelemek zorunluluğu bugün kendiliğinden oluşmuştur.
Yoksa aynı tas aynı hamam misali her gün bu çizgi biraz daha aşağılara düşer ve herkes kaybeder.

27-KULÜP YÖNETİM VE KALİTE
Bir spor kulübünde yönetim,çalışanlarından oluşan kaynaklarının neden olduğu hata ve sorunlar,düşük kaliteli hizmet ya da faaliyetlerinin temel nedenlerini oluşturmaktır.
İşte bu nedenleri de şöyle sıralayabiliriz:
Bilgi,yetenek ve beceri eksikliği,önemli bilgilerin ihmal edilmesi.Karar alma mekanizmasındaki boşluk,umursamazlık,güvenirliliğin ve etkili radikal tekniklerin kabul edilmemesi,sebebi ne olursa olsun,süreklilik arz eden bir kalite programı,önemli hataların bütün sebeplerinin elimine edilmesini gerektirir.
Spor kulübünde yönetimin üstlendiği rol,başarılı bir kalite programının geliştirilmesi ve yürütülmesinde en önemli faktördür.Yönetim takımın ve kulübün başarı ve gidişatından sorumludur.
Bu nedenle;
Etkili bir kalite sistemi için,gelişim,ilerleme ve memnuniyet gereklidir.Yönetim,gelişmeyi teşvik edici fırsatları,serbestliği ve ortamı yaratmaktır.
Ve eğer,yönetim kulübünde etkili bir sistem geliştirme programı elde etmek istiyorsa,yaşanan tecrübeler ışığında ortaya çıkan aşağıdaki uygulamalardan kaçınması gerekecektir.
1- Faaliyetleri yürütmeye çalışanların işlerine zorla müdahale etmek,
2- Uzman ve profesyonellerin görüşlerini dikkate almadan teknik kararlar almak,
3- Değişime karşı gelmek,çağdaş anlayışa ve yeni tekniklere karşı gelmek,
4- Alt düzey görevliler,personeller yada futbol konusunda uzman olmuşlara karşı kıskançlık ve haset duymak,
5- Önemsiz ve sıradan konularla ilgili toplantılar ve konuşmalarla zamanı boşa harcamak,
6- Yetersiz,niteliksiz ve tecrübesiz teknik direktörler ve antrenörleri istihdam etmek,
7- Anlaşamadığı kişilere karşı psikolojik savaş açmak,
8- Evet efendimci elemanlarla çalışmak,
9- Ödüllendirme ve övgüde taraf,çekişme,kavga ve tartışmaları önlemeye yönelik bir şeyler yapmamak,tartışmalarda taraf olmak,
10- Keyfi kural ve uygulamalar üzerinde ısrar etmek,
11- Kararları gerekçeler,bilgiler ve doğrular yerine,önsezilere dayalı olarak vermek,
12-Aşırı kırtasiyecilik ve raporlamada ısrar etmek,
13- Bir planlama grubu oluşturma konusunda hiçbir şey yapmamak,
14-İş ve projelere gerçekçi olmayan zaman sınırlamaları koymak,
15-Önemli bilgileri toplamaktan kaçınma,
16-Önemli kararları almayı ertelemek,

Bu anlamda hiçbir şeyi garanti olarak görmemek,bu nitelik,her türlü sorundan ve hatadan kaçınmak için gereklidir.
Bunun anlamı,sorarak,kontrol ederek,araştırarak ve teyit ederek faaliyetleri sürdürmektir.
Dürüstlük,doğruluk,güvenirlilik;bu nitelikler,kaliteli bir sistemin güvenilebilir olmasıyla ilgili olarak gereklidir.

28-NEDEN ALTYAPI ?
Batmanda futbol takımları altyapılarına gereken önemi her geçen gün artırarak vermelidirler.Bu futbolcu transferinde dışa bağımlılığın en alt düzeye indirgenmesi için vazgeçilmez bir zorunluluk haline gelmelidir.
Bu nedenle; futbol kulüplerimizde idari,teknik ve antrenörlük yapanların bunun bilincinde olup,temelde altyapı futbol eğitiminin amacını unutmadan,profesyonel liglerde mücadele veren futbol kulüplerimize kaynak oluşturmak ve bu kaynağı verimli hale getirmek zorundadırlar.
Diğer bir açıdan bakarsak,altyapıda yetişen futbolcular,lig maçlarında göstereceği performanslarıyla , başka kulüplere transfer olma imkanlarını da yakalamaları ve kulüplerine de gelir sağlayacak konuma getirilmelidirler.
Çünkü,mali kaynakları güçlü olan kulüpler,büyük transfer ücretleriyle aldıkları futbolcularla ayakta durmaya çalışırken,parasal kaynakları olmayan ve altyapıları o kadar iyi olmayan kulüplerin,bu konuda ayakta kalabilmeleri için daha büyük sorunları mevcuttur .
Peki bu durumda çözüm ne olabilir? Çözüm elimizin altındaki işlenmemiş madenlerde,yani yetenekli gençlerimize sahip çıkarak onları gereği gibi eğitmektir.
İlimiz nüfusunun 3/2 nin genç nüfus olduğunu kabul edersek,bu gençlerden elde edeceğimiz verimin hiç de küçümsenecek bir boyutta olmadığını görürüz.
Fakat bu son yıllarda Batman altyapıda futbolcu yetiştirmekte çok zorlanmaktadır.Bu son yıllarda futbolumuzda hızla gelişen devşirme futbolcularla bir yerlere gelme çabaları,amatör kulüplerimizi ve altyapılarının tutsak olmasına neden olmuştur.Bu anlayış hem profesyonel kulüplerimizin çöküşünü,batışını hızlandıracak,hem de bu genç nüfusa sahip olan ilimizin çok yetenekli yıldız gençlerimizin eğitimsiz kalmalarına ve sahipsizlik içinde kaybolmalarına neden olacaktır.
Amatör kulüpler ve profesyonel takımlarımızın alt yapılarına ayrılan kıt finansal kaynakların,ilimiz futbolunu geliştirmek yerine transferlere harcamalar yapılması,spor politikalarımızda ufuksuzluğun ve başarısızlığa endekslenmenin açık bir göstergesidir.
Ayrıca altyapılara önem verilmemesi sırf finansal gerçeklerle açıklanamaz.
Bakın bu konuda model olacak temel çalışmalardan bir örnek vereyim.
Kulüp altyapısının genel görünümü:
Kulüplerimiz,yapılanması itibariyle,yetki ve sorumluluklar paylaştırılmış,eğitimli bireylerden oluşan bir yönetim kurulu tarafından yönetilmelidir.
Yönetim kurulunda görev alan ve yapmakla sorumlu olan ana bölümler;
- Mali,transfer ve sponsorluk işleri sorumlusu,
- Profesyonel takım sorumlusu,
- Saha,tesis ve araç-gereç işleri sorumlusu
- Sosyal tesisler ve organizasyonlar sorumlusu,
- Altyapı sorumlusu,
- Vb. bölümlerden oluşmalıdır.
Konumuzla ilişkili olduğu için biz burada doğrudan altyapı sorumlusu yönetim kurulu üyesine değineceğim.
Altyapı sorumlusu: profesyonel takıma altyapı oluşturan,gençlerin seçilmesi,eğitimi,sosyal faaliyetleri ve okul-kulüp-aile üçgeni arasında iletişimi sağlayan ilgili tüm çalışmalardan sorumlu kişidir.Diğer taraftan,altyapı yarışmacı gurupların ve temel eğitim guruplarından sorumlu olan kişidir.
Bu sorumluluklar kapsamında iş alanı olarak,altyapı futbolcularının kaynaklarını aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:
Altyapı futbolcu kaynakları;
- Her yıl üç dönem olarak açılacak futbol okuluna gelen öğrencilerin arasında seçilecek yetenekli gençler,
- Kulüpte bulunan yaş guruplarına yönelik,her yıl peryodik olarak yapılacak seçmeler,
- İlimiz ve bağlı bulunan amatör ve genç takımlardan seçilecek gençler,
- Seçilecek pilot okulları aracılığıyla,elde edilmeye çalışılacak potansiyel futbolcu kaynakları,
- Açılacak futbol okulu ve seçmelere katılma olanaklardan yararlanamayan semtlerdeki sahalarda,maddi durumu zayıf,yetenekli çocukların ve gençlerin kulübe kazandırılması gibi,
Yukarıda belirdiğimin dışında da yapılacak bir çok çalışma mevcuttur.Ancak istenirse bunlar gerçekleşir.
İnanın ki iyi bir altyapı profesyonel takımlarımıza ilaç gibi elzemdir ve yukarıda belirttiğim gibi bir yapılanma ile ancak bu gerçekleşir.


29-PASİF LİDERLER YÖNETİMİNDEKİ FUTBOLUMUZ

Genelde futbolumuzda pek katkısı olmayan ve ortak öğrenmeden yoksun,futbolumuzun genel gelişiminin düşünülmediği,salt futbol adına hazır reçetelerle ve yapılan çalışmaların ruhu olmadan,antrenman yapmayı amaçlayan bireysel nitelikli çalışmalar sonucu topa ayak vuran herkes futbol oynayabileceği kanısına kolaylıkla varılabiliyor.
Ancak ,duyarlı bir eğitimle ,ortak öğrenme,takım yönetimi,taktik uygulama,oyuncu ilişkileri ve etkileşimi ile sportif psikolojik davranışları
Geliştirme gibi çeşitli uygulamalar yapılmadığından futbolumuzda başarı engellenmektedir.
Bunun yanında futbolcu,grup ve takım içindeki davranışlarını,grubun ve takımın anlayışına göre düzenlemek,yararını ve zararını grup veya tüm takımla paylaşmak zorundadır.
Bir takımın futbolcuları eğer birbirleriyle çok yakın ilişkiler içinde bulunurlar ve bir takım olma özelliğini korur ve de benimsemişlerse,bu davranışlarında etkileşmeye dönüştürebilmişlerse,her türlü dış etkenlerle
Bu birliği bozmak çok zordur.
Bu amaçla,elimizdeki oyuncuları özelliklerine göre savunma ve hücum
Da en iyi hareket yeteneğine erişecek şekilde oyun sahasına dağıtırken,takım iletişimi ve etkileşimi görüntüsünü de bir etken olarak dikkate olmak zorundayız.
İyi bir ortak oyun,ortak amacı ve hedefi gerçekleştirmede,beceri ve görev ortaklaşması yanı sıra her biri ve bir değeri için bencilliğe ve bireyselliğe kaçmaksızın yardım edilip.gerçek ve içtenlikli arkadaşlık duyguları ile desteklenmekle gerçekleştirilebilir.
Tüm öğelerin en uygun olduğu durumda liderden takıma yol göstermesi beklenir.Yani işe dönük liderlik davranışı tüm takım tarafından rahatlıkla kabul edilmelidir.Bu da takımın daha çok iş çıkarmasını sağlar.Bu olumlu durumda takımına yön vermekten çekinen pasif bir liderin saygınlığını bitirir.
Öğelerin tamamen olumsuz olduğu,yani işin karışık,liderin güçsüz olduğu ve sevilmediği durumlarda,liderin işe sarılması hiç iyi sonuçlar vermez,aksine takımın dağılması söz konusu olur.Karışıklık ve becerisizlik içinde iken,takım kendine yol gösteren birinin ihtiyacına gerek duyuyor.


30-PROFESYONEL TEZGAH
Amatörspordan beslenmeyen bir profesyonelliğin yaşaması ve sağlıklı devam etmesi nasıl mümkün değilse,profesyonellik aşamasına gelmiş bir amatörlüğün yayılması , başarılı olması ve kalite kazanması da olanak dışıdır.
Spor kamuoyumuzun bilmediği profesyonel konusunda hep bir bileni yabancı,yani dışardan gelende aramışlar.Ne yazık ki,kulüplerimizde hep bu düşünceye hizmet etmiştir.Hala profesyonel futbolumuz profesyonel yobazlığın etkisi altındadır.Bakın bu konuda Ülke olarak,profesyonelliği batıdan öğrenmek amacıyla yabancı antrenör ithaline hep kucak açmışız.Bu yabancılara her koşulda toleranslı davranmış ve kendi insanımızı hep dışlamış ve hor görmüşüz.Bu yüzden profesyonellik tezgahı içinde,geleceğimiz hep yanlışın örgüsüne takılmış kalmış,hiç kimse de çıkıp bu yanlış örgünün sebeplerini anlamaya çalışmadı.Bunu da benim gibileri yazıp veya anlattıysa da,kendini beğenmiş damgasını vurdular. Bunu da fırsat bilenler sporseverin karşısına çıkıp,bilgiçliklerini yutturmaya çalıştılar.
Konuya değinmek istesek,futbol oynamamışlar,yok ben şu kadar senedir spor yazarıyım,yok ben eski futbolcuyum,yok ben şu kulüpte yöneticilik yaptım,hasbel kader bir belge alan ise yok ben şu takımı çalıştırdım,bilirim.
Bu nedenle;böyle bilgiçlere yıllardır boyun eğmekten başka çaresi olmayan zavallı futbolumuz,Bu bilgiçler sayesinde rekor kırmıştır.
Bakın bugün bile aynı şeyleri işitiyoruz.Taraftar olarak kendini görenler,yönetim değişsin.Değişen yöneticiye göre günlük çözümler,basın ziyaretleri ve bol bol demeçlerle bu işi hallettiklerini sanıyorlar.Basına göre takım başa oynamalı,nasıl olursa olsun yeterki biz başa oynuyoruz desinler.Amigolara göre önce para gerisi kolay diyor.
Peki yıllardır bu anlayıştan başka bir düşüncenin hakim olmadığı futbolumuz veya kulüplerimiz istikrarı,başarıyı,verimliliği ve geleceğini sağlam temellere oturttu mu?Bu konuda hangi yönetim bir proje ve planla ortaya çıktı ve söylediklerini gerçekleştirdi.Elbette ki kocaman bir hayır!
Çünkü önce sağlıklı bir altyapı ve tesisler tamamlanmalı,Spordan gelmiş deneyimli ve bilgili bir yerli menajeri bünyelerine tam yetkiyle almalıdırlar.
Artık,altyapıyla gereği ve yeteri kadar ilgilenip,üstüne titizlikle düşülmediği müddetçe,profesyonel futbolcu enflasyonunu yenmek,hele hele bizim gibi imkanları kısıtlı bir ilin profesyonel takımlarının başarıyı devamlı sağlamaları geçici mucize olur.Yani hiçbir faydası olmaz.
Bugün her iki profesyonel takımımızın yapmış oldukları harcamalar trilyonları bulmaktadır.Fakat altyapılarına baktığımızda ciddi bir yaklaşım olmadığı gibi,kerhen amatör takımlarını ve altyapılarımı bulunduruyorlar.Yani ellerinden gelse,bir çırpıda kapatırlar.Çünkü altyapı onlara ağır bir külfet olarak geliyor.Çünkü,federasyonun yönetmeliği onları bağlıyor.
Basın aracılığıyla şu beyanatlarını geçerler.Bizim mükemmel bir altyapımız var,onlara çok iyi bakıyoruz,doğrudur ama yüksekten bakıyorlar ve sadece bakıyorlar….
Evet şu profesyonellik masalı ile kaç yıldır kamuoyunu uyuttunuz.Ve bugüne kadar kulüplerimize ne gibi değerler ile neleri kazandırdınız,sadece ve sadece her yıl aynı nakarat ve para..para demekten başka.
Ama artık hiç kimseyi uyutacak bahaneleriniz kalmadı,bakın 10-15 binlerden 100-200 kişilik seyirci bıraktınız,inanın ki böyle devam ederseniz siz oynayacak ve siz kendinizi seyredeceksiniz.

31-PROFESYONELLİKTE PARALI VERİMSİZLİK VE NEDENLERİ

Genelde bugünkü spor eğitim ve öğretimimizde, çarpık eğitimle futbolun pınarları olan amatör futbolcularımıza,eğitim vereceğimize,yarışma koşullarında başarılı olmaya şartlandırmaktayız.Yani futbolu bilimsel öğretimi olan,topa yatkınlık,top kontrolü,top teknikleri,toplu ve topsuz oyun,baskı altında teknik,sistem ,oyun kuralları,beslenme,sağlık,spor psikolojisi,genel kapsamlı bir eğitim ve planlanmış bir sezon içinde,çalıştırmamız gerekirken,eğitimsizliği,kurallar yerine kavgayı,gürültüyü,kötü örnek olmayı,tembelliği,hırçınlığı,yanlışlarında haklılığı öğretmeyi beceriyoruz.
Böylesine çarpık bir eğitimle yetişen ve sadece kendi yetenekleriyle belirli bir aşama gösteren futbolcularımız,profesyonel olduktan sonra,onu yetiştiren kulübünü,ona emek vermiş hoca ve yöneticisini,öğretilmiş olan bu yanlışlar yüzünden vefasız olmalarına bile şaşmamak lazım.Çünkü,bu olumsuzluklarla profesyonel olan futbolcularımız,kendini beğenme,şımarıklık,bencil, duygularla hareket etmeyi de karakter edinmiş olacaklardır.Futbol hayatları,bir var bir yok misali istikrarsızlık içinde geçecektir.Zamanla bu olumsuzluklar,yetenekli bile olsalar başarılarını engelleyen faktörler olarak karşılarına çıkacaktır.Yıllarla birlikte,takımlarımızın sorun ve problemleri teşkil edecek konuma geleceklerini de unutmayalım.Bu futbolcular zaman içinde kendi kulüplerinin düzeni ve huzurunu bile bozmaya gidecek kadar ileri gidebileceklerdir.
İşte,kulüplerimiz açısından,buna zamanla verimsizliğe ödenen prim de denebilir.Kulüplerimizdeki para bölüşümünde ve yönlendirilmesindeki yanlışlıklar,bolluğa rağmen müzmin hastalıkların doğmasına neden olacaktır.Çünkü profesyonel takıma gelen bir futbolcuyu,teknik adamlar hazır ve her şeyi biliyorlar olarak kabullenir.Bu konuda da yabancı teknik adamların hem hesabına gelir,hem de kafasını neden yorsun ki,kulüplerimiz profesyonellik kisvesi altında öylesine yanlışlıklara itilmişler ki,mesele bir maçı yatıran beş kişinin yüzünden,sekiz kişinin üstün çabaları da güme gitmektedir.Yahut çok para almış bir futbolcu yatar,az para almış olan da bir müddet sonra “alan oynasın” diyerek verimini keser.İşte bu ve buna benzer hastalıklar sonucu,kulüplerimizde futbolcular “ elle gelen düğün bayramı,havasına bürünmüş,başarısızlıktan üzülmeyen veya kabahati hep başkasına rahatça atan bir gamsızlığa doğru yol alacaklardır.Ama bir gün gelecek futbolun heyecanlı ortamında bolluk devri,bahar selleri gibi akıp gider ve arkasında da boşluk ve borçluk devri gelecektir.Bolluk devrinin yanlışları,bolluk devrinin dramını yaratacaktır.Ortadaki tek eksik,parayı verime yönlendirecek organizasyon eksikliği olacaktır.
Bu organizasyonda,iyi ve uyumlu bir yönetim ile teknik heyet ve futbolcu üçgeninin ahenkli ve uyumlu çalışmalarıyla birlikte,kulüpte oluşacak doğru bir yapılanmayla gerçekleşebilir.Bugünkü görüntüde kulüplerimiz,konuşmalarında bunu söylüyor,ancak icraatta bunun tersini yapmaktadırlar.Ahenk ,birliktelik bilimsel yönden olmalı,yoksa dost ahbap ilişkileri içinde gerçekleşemez.Onun için günün sözüyle noktalamak istiyorum.”Geleceği bilmenin en iyi yolu geçmişi bilmektir,ama doğru yoldan ve doğru kişiden öğrenerek”

32-SPOR ! VAR MI, YOKMU PARA MI?

Aslında profesyonel futboldaki görüntüler,sevimli böceklerin ışığa vurup vurup düşmelerine benziyor.Acaba,yıllardır niçin profesyonel takımlarımızda,yükselme ve inişler görülüyor.Tabi ki ,sevimli böcekler gibi inatla vurduklarında düşeceklerini bilmezlerde,hep o ışığa uçuşurlar.
İlimizde profesyonel futbola ilişkin bir konu oldu mu,bakıyoruz herkeste bir hareketlilik ve canlılık gözleniyor.
Ancak,bugünkü spor politikalarımız gibi,çılgın kazanç ve başıboş vurgun ekonomilerinin uygulandığı kulüplerde,futbola tutkun yığınların yoksulluğu ile futbol piyasasında dönen paraların,bolluğu arasındaki uçurum tehlikeli biçimde büyüdü.Bir yanda işsizliğin,ezikliğin okyanusunda tatmin arayanlar,bir yanda da onların duygularını sömüren,ama onlardan kopuk,bambaşka alanlarda bambaşka reklam araçlarıyla kulüpçülük yapan ve milyarlarla oynayan insanlar..Spor yaparak ve üyelik ödentisi ödeyerek,sürdürülen bir takım dayanışmanın yerini bilinçsiz kalabalıklar ile hinoğlu hin yöneticiler arasındaki kopukluklar almıştır.Birbirinden ayrı iki dünya,bu dünyalar arasında gerçek ilişki,sağlam bir diyalog olmadığı için,kulüp yöneticilerinin kulüp taraftarlarına söz geçirebilme,yön gösterebilme olanağı yoktur.
Çünkü,var mı yok mu para!
Sporda atılım mı yapmak istiyorsunuz,iz bırakmak,eserlere eser katmaktan yana mısınız?
Neden bunca zaman bundan,ekonomik kayıp neden?,sırf bir yıllığına profesyonellik ve macera için mi? Peki yarınlar..Umutlarımız olan gençlerimiz ve bu genç nüfusumuz ne olacak?
Spor,çoğumuzun paylaşacağını umarım,bana göre bir eğitim aracıdır.
Ama bu eğitim aracı,kurallara saygılı,üretken,hayatta ancak çalışılarak başarılı olma çabasında insanlar yetiştirmeye dönük,birbirlerine saygılı insanlar yetiştirmeye dönük,icabında bir propaganda aracı da olabilir.
Mutlaka bir spor politikamız olmalıdır.Amaç spor maceracı hayatların günlük meşalesi olmamalıdır.

33-SPOR BİLİNCİ

Batman’da spor bilinci,bilimsel olarak yerleşmediğinden,beynimizde hiçbir zaman düşünce devrimi gerçekleşemedi.Bugün bu gerçeği iliklerimizde hissedercesine yaşamaktayız.Neden ise,hala bir mehter takımı gibi bir ileri iki geri hep yerimizde saymamızdır.
Çünkü,maç seyrederek eleştiri yapmak çok kolay. Bu eleştirileri yapanların çoğunun anlamadıklarını ve bazen de bilgiçlik tasladıklarını görmekteyiz.Ancak,dünyada en kolay şey eleştirmek ve gülmektir.Bunu yapanlara hiç kimse engel olamaz,çünkü ağzı olan konuşuyor,bunun önüne geçmek bir yerde olanaksızdır.
Fakat,sporu bilimsel olarak bilip eleştirmek ve eleştirilerde alternatifler sunmak doğru ve yararlı olanıdır.Bunun farkına vardığımız veya buna inandığımız zaman çok şeyi de başarmış olacağız.
Ancak,bugün petrolspor’u ,Karşıyaka ve Belediyespor’u Batmanlılar olarak tartışmaktan çok,petrolspor ve diğer iki profesyonel takımlarımızın ayakları üstünde nasıl durabileceklerini konuşmalıyız.
Yarın çok geç olabilir,olayları o kadar büyütmenin de anlamı yok.Petrolspor ismini petrolden almışsa,petrol Batman’da var oldukça,petrolspor’da var olacaktır.Petrolspor’a ceza vermek isteyenlere veya herhangi bir kötülük yapanlara meydanı boş bırakmamak gerekir
Petrolspor’un bizim olduğu gibi,bütün kulüpler de bizimdir.Hiçbir ayırımcılık yapmadan bütün kulüplerimize sahip çıkalım.
Öyle bir spor bilincini yerleştirelim ki,bugünden öteye hiç kimse spor kulüplerimize zarar veremez hale gelsin.Artık öze bir dönüş yapalım ve sporumuzun geleceğine bugünden itibaren kalıcı tedbirlerin alınmasına çalışalım.
Yani spor bilincini, bilimsel olarak sporumuza hükmedecek bir konuma el birliği ile getirelim,çünkü başka çaremiz yoktur.

34-SPOR KAMUOYU KÖR DEĞİLDİR?

“Profesyonel takımlarımızın maçlarına seyirci neden fazla ilgi göstermiyor” diye,televizyonda ve yazılı basında açıklamalar yapılmaktadır.Hatta bilet fiyatlarının aşağıya indirildiğini ve seyircinin 12.adam olduğunu,bütün takımlarımızın teknik heyetleri ve yöneticileri vurgulamaktadır.Görsel medyamızda,yönetici ve teknik adamlarımız,seyircileri maçımıza bekliyoruz,onlara ihtiyacımız var,gelsinler bizi desteklesinler diye her seferinde bu seyirci eksikliğini dile getiriyorlar.
Bu dilekler ve şikayetler şunu gösteriyor,demek ki seyirci profesyonel takımlarımızın maçlarına rağbet göstermiyor.Ancak bunun nedenleri üstünde ise hiç durulmuyor.Evet belki kulüp teknik adamları ve yöneticilerimiz,kendi pencerelerinden olaya bakmaları bakımından haklı olabilirler.Ancak,olayın gerçek yönü bunlardan oldukça farklı. Gerçeklere gelince;
Her sezon başında takımlarımızın başına getirilen teknik adamlar ilk demeçlerinde,bu takım çok iş yapar,bu takım kafaya oynar,biz şampiyonluğa oynayacağız diye çok iddialı demeçler veriyorlar.Bunun yanında yöneticilerimizin de gerçek anlamda yöneticilik yapamadıkları için ,kendileri de bu havaya kapılarak,söylenen demeçlere ortak olurlar.Liglerin başlaması birlikte ilk maçlardan sonra seyirci statta yerini alır.Ancak,kör topal bir iki maç alınır ve iddialı demeçler daha hızlı bir şekilde devam eder.Seyirci alınan puanlara sevinir,fakat oynanan futbolla ve takımlarımızın sahadaki mücadelelerini gördüklerinde,bir yerde basında açıklanan içi boş demeçlerin ne denli aldatıcı olduğunu anlar ve maçlardan soğur.Haftalar ilerledikçe,takımlarımızın yavaş yavaş iddialarından kopmaya başladıklarını hisseden teknik direktörlerimiz ve yöneticilerimiz,bu kez hakemlere saldırmaya ve yeni demeçlerinde,oynadıkları kötü futbola mazeret aramak için hakemlerin taraflı olduklarını,şansız ve kısmetsiz olduklarını pişkinlikle anlatmaya başlarlar.Bu da da ne kadar aciz ve niteliksiz olduklarını vurgularlar.Bu acizliklerine bir de çalışma ortamını,kadrolarındaki yetenekli futbolcu azlığından,rakiplerin masa başı oyunlarıyla karşılarına çıktıklarını ve onlarla baş edemediklerini anlatarak,biz kamuoyunu uyutmaya çalışırlar. filmleri yıllardır biz ve spor kamuoyu seyrettik. Galiba takımlarımızın başına gelen teknik adamlar ve yöneticiler,Batman spor kamuoyunu futbol cahili olarak görüyorlar.Nasılsa kimse bizi eleştirmiyor,bizden kimse hesap sormuyor diye böyle gelmiş,böyle gider misali bize hikaye anlatmaya devam etsinler.Ancak,spor kamuoyu ne kör ne cahildir.Maçlarda takımlarımızdan bekleneni görmediklerinden,maçlara gelmeyerek en doğru ve doğal protestolarını bu şekilde gösteriyorlar.
Futbol adına heyecan yoksa,güzel futbol yoksa,kötü futbol,aksak ve istikrarsız bir gidişat çiziliyorsa takımlarımız,suçu seyircide değil de,kendilerinde arasınlar.
Gelsinler,desteklesinler ve bizi yalnız bırakmasınlar demek,işin en kolay yanı.Ancak,neden seyirci gelmiyor ve bizi neden yalnız bırakıyorlar diye,bir özeleştiri yapmadan ve bunun sonuç ve sebeplerini yerine getirmediğimiz müddetçe,seyirci gittikçe azalacak ve maç seyretme isteği de azalacaktır.İğneyi biraz kendimize,çuvaldızı da taraftara ve seyirciye sonra batıralım.

1 yorum:

  1. İsmim Doktor Michael Baldwin, Iowa Lutheran Hastanesi'nin bir temsilcisi, Organ cerrahisinde uzmandırız ve böbreklerin satın alınmasıyla ilgileniriz ve hastamız böbreğe bağış yapmaya karar veren herhangi bir donöre büyük miktarda para ödemeyi kabul etti. onları kurtarın ve Iowa City, ABD'de bulunuyoruz.
    Böbreğinizi satmakla ilgileniyorsanız, lütfen ilerlememiz için bize geri dönmekten çekinmeyin.
    Ve eğer ilgilenirseniz bizim e-postamız: iowalutheranhospital@gmail.com

    YanıtlaSil